7 Şubat 2012 Salı

Çok Yakında Sinemalarda

Cem Yılmaz'ın gösteride söylediği gibi "Türkiye'de 'Bilmiyorum.' deme geleneği kayboldu."
Şu ülkede siyasi bir fikri olmayan adam yok. Bu ilk etapta güzel bir şey gibi görünse de, ardında büyük bir tehlike saklıyor. Herkes içki sofrasında, tarikatlar içinde, televizyon programlarında, gazetelerde veya sokakta, öyle ya da böyle bir fikrin savunucusu olmuş vaziyette. Ama aslında kimsenin 'derinlikli' bir fikri yok. Tamamen duygusal bir patlamayla 'Ben doğruyum.' demek için bir savaş veriliyor.
Felsefe yapıp da 'Doğrunun tanımı nedir?' diye düşünmemek lazım bu saatten sonra. Böyle düşünülünce herkesin fikrinin doğruluğuna bir açık kapı bırakılmış oluyor. Ama kusura bakmayalım yarı aydın hiçkimsenin fikrinin doğru olduğunu söyleyemeyiz. Şu anda 18 yaşında bir bireyim. Ancak ben, bariz fikir belirtenler dışında, hala hangi gazeteyi okursam hangi görüşü desteklerim, kimi beslerim 'tam olarak' bilmiyorum. Evet, bilmiyorum. Yani bir muamma. Bildiğim tek şey, bu gazetelerde bir gariplik olduğu.
Medya zaten sapıtmış durumda. Herhalde en sağlıklısı radyo. Ama onda da ilahi yayınlarından tut da, garip garip fetvalar veren frekanslar var. Yani nasıl bir durumdayız şu an, vallahi şaşıyorum. Benim çocukluğumda 'Olacak O Kadar' vardı televizyonda. Hatta Star'da ve Kanal D'de uzunca bir süre yayınlandı. Muhalif bir yayındı. Halkı bilgilendiriyordu en azından. Ben bile bir çocuk olarak fikir sahibi oluyordum devlet-halk ilişkisi hakkında. Bu kötü bir şey değildi. Şimdi, muhalif yayını bırak, en ufak bir anti-iktidar laf edemiyorsun. Bunun sonunun nereye gideceğini görmemek için aydın olmaya da gerek yok. Artık özgürlüğümüz iyice kısıtlanacak, karşıt görüş sahibi her insan (zaten cezalandırılıyor ama) bariz bir şekilde cezalandırılacak. Son bu. Eğer her Allah'ın günü 'İkbal'le Hayatın İçinden' 'Ömer Çelakıl'la Hayatın Şifreleri' 'Sultan Seda Sayan' 'Kriminal Savaşçı Müge Anlı' izleyemiyorsan, televizyon da izleyemeyeceksin.
Bu insanlardaki gizli ajan sinsiliğini görmeyen insanlar nasıl olabiliyor onu anlamıyorum. Yani bu kadar dini içerikli yayının, vicdani sömürünün ardındaki ödünü kimse göremiyor. Ya herkesin dini bir ferahlığa, inanca ihtiyacı var. Buna karşı değilim. Kimse değil zaten. Ama bunun araç olarak kullanıldığını ben taa 1998 senesinden beri biliyorsam, kimsenin bilmemesi benim içimi eziyor da eziyor. Karanlığa doğru çöküyoruz resmen.
Bu kadar çok şehit, cinayet, kadına şiddet, savaş, Orta Doğu ilişkileri, İslam birlikteliği haberleri de mi şüphe uyandırmıyor kimsenin beyninde? Her şey doğru mu yani bu ülkede?
Evet, çok doğru hakikaten. Yarın öbür gün bu blogu yazdım diye de ceza alabilirim. Ondan sonraki günlerde bir otobüs şoförü tarafından dövüledebilirim. Birkaç ay içinde rahmetli bir askerin torunu olduğum için hapise de atılabilirim.
Korku imparatorluğu yükseliyor.
Siz hala uyumadınız mı?

1 yorum:

  1. uykum yok ki bu yazıyı sabah okudum,önerebileceğim film ''aslanı kuzulara''.birde şu var bu yazılanlardan farklı düşündüğüm noktalarda olsa,okuyorum.hayatta sevdiğim kelimeler ''tartışma,münazara,mütalaa''ve bu kelimelerin kökeninde olan ''diyalog''.yapmamız gereken iki temel nokta ise''OKUMAK ve DİNLEMEK''.son olarak ünlü bir yazardan alıntıyla sonlandırıyım;''açılması yasak bir kapıyı zorlayan çocuğun,efendisinin eşyalarını karıştıran uşağın tecessüsü,terbiyesiz bir tecessüs.insanlığın bilgi susuzluğunu gidermeye çalışan tecessüs,asil.bizi bir dedikodunun teferruatına zincirleyen alaka,serseri bir alaka;can çekişen bir toplumun acılarına ortak eden alaka,insanca.''

    YanıtlaSil