4 Haziran 2012 Pazartesi

Kırık Bir Vazo Hikayesi

Hayatı zorlaştıran bizim kafamızdaki yaptırımlar... Mesela biri gelip de iyi niyetli bütün hedeflerini karşısında sevdikleriyle paylaşsa, alacağı dönütler tamamen bu hedefin ne kadar zor olacağıyla ilgili olacaktır. Kimse, samimi ve içten bir şekilde desteklemeyecektir. Aslında içten içe, hiçbirimiz hiçbirimizin iyi olmasını istemiyoruz bence. Hain bir mizaç.
Birini motive etmek, illa ona yapamayacağı şeyleri göstermek demek değil. Ona iyi şeyler söylemek, onu bütün zorlukların üstesinden gelebileceğine ikna etmek bence asıl motivasyon. Yanlış yorumladığımız 'Dost acı söyler.', 'Gerçekler acıdır.' gibi lakırdılarla kendimizi haklı çıkartmaya çalışmamız çok saçma. Ama bunu yaptığımız zaman toplum yanımızda oluyor, karşımızdaki hayalleri bir güzel yıkıyoruz.
Ne kötü insanlarız. Sevmeyi bile bilmiyoruz. Birini kırdığımız zaman, özür dilemek zor geliyor. Üstüne bir de daha çok kırıyoruz karşımızdakini. Hep haklı olmak zorundaymışız gibi...
Herkesin sevilmeye ihtiyacı var. Ama sevginin dilini konuşamıyoruz. 'Ben seviyorum; ama gösteremiyorum.' tam bir züğürt tesellisi sadece. Seviyorsan, desteklersin. Ne olursa olsun, hep yanında olursun. Olmasan bile, güven verirsin ve yanında olduğunu hissettirirsin. Sevgiyi konuşmadıkça tamamen köreliyoruz aslında. Odunlaşıp, yozlaşıp tamamen kendi çıkarlarımızca yaşıyoruz. Oysa ki sevgi aslında her çıkarın temelinde olabilecek bir şey! Buradan bir promosyon yapılsa...
Birini sevmek, onu arayıp sormak, onu merak etmek... Bu da bazen suç olabiliyor. 'Beni sevme, şimdi müsait değilim.' diyebiliyoruz.
Birini sevmek, ona destek vermek, hep yanında olmak... 'Kusura bakma gelemedim, birkaç işim vardı.' diye bahaneler üretmek değil.
Birini sevmek, ona kırılmaya hak doğuruyor her zaman. Ama bu sevgiyi hak etmeyebiliyor karşındaki, kabullenemiyorsun. Olmuyor. Sen kırıldığınla kalıyorsun.
Bu kadar güzel kelimeler yazdıktan sonra, üzülerek söylemek zorundayım ki, hıyarlık moda oluyor gittikçe. Ne kadar müsait değiliz, o kadar iyiyiz. Ne kadar telefonları açmıyor, mesajlara cevap vermiyoruz, karşımızdaki de o kadar hayatımızda olmaya çırpınıyor. İşte orada, bir atasözü daha yıkılıyor ve artık kaçan kovalanmayıp, ne hali varsa görüyor. Böyle de bitiyor sevgi... Güven... Asla da eskisi gibi olmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder