Bence insan psikolojisindeki temel arzulardan biri bu.
Her insan kendini ortalama görmek ister.
Ama ortalama dediğimiz şey, günden güne, dönemden döneme hatta ortamdan ortama değişim gösterir.
Örneğin, Facebook hesabınız varsa ve lise ya da üniversite çağınızdaysanız, ortalamanın karşılığı, fazla arkadaş, beğeni almış paylaşımlar, fotoğraflara sahip olmak, güncel olan videoları takip etmek, falan filan işte... Ama bu insan ilişkileri ve sevgi bağı hakkında bir fikir verir mi, tartışılır. Sadece göz önünde olmak ve merak konusu olmak durumundasınız.
Diyelim ki olmadınız, bir şeylerden uzak kaldınız. O zaman insanların bakışlarını üzerinizde hisseder, eleştirilere maruz kalmaktan korkarsınız.
İşte burada, insanın kendiyle imtihanı başlıyor.
Yavaş yavaş 'neden bu kadar önemsiyorum ki?' demeye başlıyor ve bütün bu saçmalıktan kendinizi uzak tutuyor, kulaklarınızı tıkıyorsunuz.
İyi de oluyor, kafanız rahat ediyor ve kendi ortalamanızı kendiniz oluşturmuş oluyorsunuz.
Dolayısıyla bir tatminsizlik ya da yetersizlik duygusu içinizi kaplamıyor.
Toplumumuzun çarpıklığı içinde gerçek bir doğruyu göremeyeceğinizin bilincinde oluyorsunuz.
Çünkü aksi halde, kendi sesinizi duymakta güçlük çekiyorsunuz.
Başkalarının hayatlarını, 'ama benim olması gereken hayatımı yaşıyor' diye yorumluyor, kendinizi parçalıyorsunuz.
Gereksiz bir çaba...
Çünkü bilseniz içinizde neler saklıyorsunuz, kendi dünyanızda neler yapabilirsiniz...
Çoktan başlardınız işe koyulmaya.
Ama büyük ihtimalle, işleri ağırdan alıyor, oluruna bırakıyorsunuz.
İyi de yapıyorsunuz.
:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder