19 Eylül 2019 Perşembe

Ketçap, Mayonez ve Konnektom

Kızarmış patatesinizi ketçap veya mayoneze batırırken, karar mercii gerçekten o anki istekleriniz mi? Bu kararı kendiniz verdiğinize emin misiniz? 

Muhtemelen, otomatikleşmiş bir şekilde iki sostan birine gitti eliniz. Düşünmediniz bile, ya da düşündüğünüzü zannettiniz.


'Olur mu öyle şey canım?", "Yani o an canım neyi çektiyse ona banmışımdır." dediğinizi duyar gibiyim. Ama hiç merak ettiniz mi, hayatta ufak da olsa büyük de olsa kararlarımızı nasıl alıyoruz?

Gelin buyrun bir bakalım:

Efendim, beynimiz 20 Watt'lık bir ampul gücü ile çalışan bir elektrik devresinden ibaret. Tabii, bu devrede ilahi transistörler ve dirençler mevcut. Ancak benim aklım oralara ermediğinden, basitçe anladığım şekilde size izah etmeye çalışayım.



Karar verme hadisesi, frontal lobumuzda gerçekleşiyor. Burası ampulun yandığı nokta diyebiliriz. Fakat, ampulü yakmak için sevgili sinyalimizin (sos kararı sinyali) geçeceği iki alternatif var önünde: mayonez ve ketçap seçenekleri. Bu seçenekleri temsilen, iki farklı hatta bulunan, sinir hücrelerimizin ağlarının oluşturduğu "dirençler" var. Yani biri mayonez, biri de ketçap direnci diye düşünebiliriz. (Damak tadı geniş arkadaşlarımız barbekü ya da ranch sos da ilave ederek olayı daha komplike hale getirmekte serbesttir.)

Koskoca elektrik ve elektronik bilimlerinin üzerinden kurulduğu meşhur Ohm Kanunu'nu sizlere hatırlatmaktan gurur duyarım:

V = I x R

Yani işin Türkçesi akım, direncin az olduğu hattı tercih eder. Bunun da sebebi daha az enerji harcayacak olmasıdır. (Kirschoff, tamam sana da credit veririz. Bir sonraki yazıyı bekle.)

"Yahu kardeşim sen ne anlatıyorsun?" diyenler, şimdi işin en önemli kısmına geldik: Hangi sos seçeneğinin direnci daha yüksek?

Sen daha evvel hangisini daha çok tercih ettiysen, o sosun direnci daha düşüktür. Örneğin, hayatın boyunca tüm kalorilerine rağmen mayonezi tercih ettiysen, her bir mayonez tercih anın birbirine paralel bağlanarak sos tercihi direncini düşürür. Hiç tercih edilmeyen, şans verilmemiş ketçap ise orada öylece "atıl seçenek" olarak kalır. Buna neuroplasticity diyorlar. Bir düşünceyi ve eylemi ne kadar çok tekrarlarsak, o nedenle alışkanlığımız haline geliyor. Çünkü her seferinde daha az enerji harcıyor ve öğrenme sürecini tamamladıktan sonra tabir caizse robotlaşıyoruz.

Beynimizin gelişmeye başladığı ilk anlardan ölünceye dek (hatta bazı kaynaklara göre öldükten de sonra) zihnimizde karar vermeye ve yeni yollar yaratmaya devam ediyoruz. Anılarımızın, tercihlerimizin, öğrendiklerimizin oluşturduğu tüm bu yollar da akademik dünyada connectome olarak anılıyor. Bebekliğimizden ergenliğe dek gelişmekte olan, adeta plastik olan bu sistem biz büyüdükçe kendini öğrenmeye kapatıyor.

Günün sonunda, iyi bir haberim de var. Bu sistem kendini biz yaşlandıkça yavaşlatıyor olabilir, ancak alışkanlıklarımızı tersine çevirmemiz mümkün. Tek yapmamız gereken şey, bunun farkına varmak ve daha fazla enerji harcayarak, çaba sarf ederek beynimizde yeni ketçap yolları oluşturmak. Yeni şeyleri denemek, tekrar denemek ve tekrar...



Bu işleyişin farkına vardıktan sonra, insan ve dünya düzenine biraz daha bilimsel bir temelde anlam getirebildim. İnsanların kötü olduğunu bile bile alışkanlıklarından vazgeçememeleri, bazen çabalamak yerine kaçmayı tercih etmeleri, diyeti sürekli bozmaları... Hepsi zihinlerini "yormama" çabasından. Belki de asıl fark etmemiz gereken, bu otomatikleşmişliğin bizi yaşamın kendisinden kopardığıdır. Belki de bazen zor da olsa, tüm zorluklarına rağmen yaşamayı tercih etmemiz gerekmektedir.

Peki, şimdi yeniden sormak isterim: 

Hangi sosu seçtiğinize gerçekten kendiniz mi karar verdiniz?