Her şey nasıl başladı?
2013 Bahar döneminin ortalarına doğru, kafamın içinde çılgın sorular vardı. 'Acaba sosyal bir bölümde okusam, mühendisliği bıraksam mutlu olur muyum?' 'Acaba okulu bıraksam mı?' 'Gastronomi mi okusam?' 'Hostes mi olsam?' falan filan... Sağolsun ilk dönem HUMS dersini almış olduğum dünya tatlısı hocamız Ivana Jevtic bu kafa karışıklığım konusunda imdadıma yetişti.
'Hocam' dedim, 'ben ne yapsam? Arkeolojiye çocukluktan beri epey ilgim var, acaba geçiş mi yapsam?' Kendisi de, böyle bir kararı almadan evvel arkeologların çalışma ortamını görmemin sağlıklı olacağını belirterek Rana hocamızla görüştü ve kendisinin yönetimindeki bir kazıya gidebileceğimi söyledi. Böylelikle ben de geçtiğimiz hafta 4 günlüğüne bahsetmiş olduğum Yenişehir, Bursa'daki Barcınhöyük kazısına katıldım. (Ayrıntılı bilgi için: http://www.nit-istanbul.org/BarcinHoyukExcavationstr.html )
İddia ediyorum, en sıcakkanlı meslek grubu arkeologlar!
Kazı evimiz, kazı alanına 15 dakika mesafedeki Uludağ Üniversitesi Meslek Yüksekokulu, Hacı Halil Orhan Öğrenci Yurdu idi. Yurdun bir binası tamamen kazı ekibine tahsis edilmiş, her şey ona göre planlanmış durumdaydı. Her gün sabah 5'te ilk kahvaltımızı edip, 5.40'ta günün ilk ışığının eşliğinde kazı alanına servisle hareket ettik. 6'da işbaşı yaparak, 9.30'daki molada ikinci bir kahvaltı ve bitiminden 11.30'daki 15 dakikalık molaya kadar hummalı bir çalışma... 13.30'da da paydos vakti. Fakat bu nasıl bir enerji... Düşünün, etrafınızda dünya tatlısı birçok insan, son derece disiplinli bir şekilde tarihin derinliklerinden parçaları günyüzüne çıkarmak için çalışıyor. Hepsi de birbirinden güleryüzlü ve koordineler. İnsanın çalışmayı bırakası gelmiyor. Kazdıkça kazası, hiç durmayası geliyor!
Kazı evine dönüp yemeğimizi yedikten sonra 5'e kadar bir dinlenme molası ve ardından bir evvelki günün yıkanmış&kurutulmuş buluntularının gruplanıp, sınıflandırılması, etiketlenmesi, ve bilgisayara geçirilmesi... 7'de akşam yemeği ve ardından bahçede çay&kahve eşliğinde güzel bir muhabbet... Yok yok, tatile gitmedim ben, aman karışmasın. Bilime hizmet ettim, öyle geldim. Hem egosu küçük, kalbi büyük bu güzel insanlarla aynı ortamı paylaş; hem de alanda senin de çalışmana izin versinler. Yok canım! Rüya değildi değil mi?
Geçmişin gerçekliği
Toprağın anlatacak çok öyküsü var, ben de ninni dinler gibi dinledim anlayacağınız. İlk buluntumu bulduğumdaki sevincimi tarif etmeye sanırım kelimeler yetmeyecek. 'Taş devri' kavramı önceleri kafamda sadece Fred Çakmaktaş ve Barney Moloztaş'ı anımsatırken, şimdi onların kullandığı çömleklere, taktıkları boncuklara, hayvanlarının kemiklerine dokunmuş olmak... Gerçekliğine inanmamı sağladı. O insan da senin, benim gibi... O olmasaydı, sen de olmayacaktın...
İşte böyle...
Benim Hac'ım da Barcınhöyük'tür.
Bu imkanı bana tanıyan herkese, orada tanımış olduğum bütün güzel insanlara çok teşekkür ederim.Kocaman öpüyorum!
(Elime geçen fotoğrafları da yakında yükleyeceğim :) )