Yağmurlu, kapalı bir gündü. Ama insanı uyandıran bir serinlik vardı, bir nem. Böyle havalarda sanki daha çok sevdiğim şarkılar var ve bu şarkıların içinde bolca mi minör var, tesadüf...
Böyle havalarda daha net duyulan notalar var, daha anlaşılır olan şarkılar. Dinleyin bakın, göreceksiniz. Belki çoktan gördünüz, ama yine de söyleyeyim dedim.
Her havanın kendine ait bir şarkısı var. Tıpkı her duygusal durumun bir şarkısının olduğu gibi... Örten ve birebir bir fonksiyon bu duygu-müzik eğrisi... Evet, ben bir mühendislik öğrencisiyim. Ama bunu buraya karıştırmayacağım.
Hele ki o ahşabın o mis kokusu yok mu... Beni benden alıyor, diyor ki 'İlkbahar geliyor, hazırlan.' biraz daha ısınıyor ve sonra yaz... Şıkır şıkır bir deniz ve şıpır şıpır ayaklarım suda...
Şarkılar dedik ya, iyi ki varlar. Uzun uzak yollara, bilinmedik duygusal maceralara yolculuk ediyoruz sayelerinde. Biz de birer şarkı oluyoruz, beste ve güfte ruhumuzun en derinlerine ait... Dinliyoruz, dinleniyoruz. Ah ne güzel, öylece geçip gidiyor.
Etrafta gülen yüzler dolaşıyor, el ele sevgililer... Kuşlar geliyor, cıvıl cıvıl ötüyor. Çiçekler güneşin bir 'ce-ee'sine kanıp kocaman açıyor, sonra bir yağmurda sırılsıklam...
Bahar da böyle gelip geçiyor. Aşk vakti, insanları seyre dalıyorum.