tag:blogger.com,1999:blog-8546873414710305832024-03-13T12:18:47.336-07:00Limon YeşiliHep taze, biraz ekşi.Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.comBlogger42125tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-51464113052037620332023-11-27T00:05:00.000-08:002023-11-27T06:58:39.889-08:0030 Olmadan...<p>2023 hayatımın en dönüştürücü, en kendimi kaybettiğim ve de en kendimi bulduğum yılı oldu. Böyle dönüştürücü bir dönemden haybeden geçmek istemem, kaydetmek isterim aldığım dersleri. Belki de 20li yaşlara tavsiyeler tadında, belki de kendimi 'merhaba, ben de varım' diye duyurmak adına. En önemlisi de, öğrenerek ilerlemek adına: <i>ancora imparo*</i></p><p><span></span></p><a name='more'></a><p></p><p></p><ul style="text-align: left;"><li>Hata yapmak seni kötü biri yapmaz, insan olduğunu gösterir. Yeter ki ders al ve ilerle. </li><li>Uyumlu olman, bir yere ait olduğunu göstermez. Ait olmadığın herhangi bir yerde uyumlanmaya çalışmaksa kendini sıkıştırmana ve bunalmana neden olur. Kendini parçası olarak hissetmediğin hiçbir yerde durma.</li><li>Öfkeni ifade etmek ayıp veya günah değildir. Öfke de neşe ve üzüntü kadar insani bir duygudur. Öfkeni sağlıklı bir şekilde ifade etmek, içine atıp kendini hasta etmekten bin kat daha iyidir. </li><li>Had bildirmek aslında sınır çizmektir. Kendini parçalamadan, sakinlikle de bunu yapabilirsin. </li><li>Genellemeler, beyninin kısayol bulma çabasıdır. Bir sorun yaşadığında cebindeki deneyimlere dayanarak tepki verme. Soru sor, cevaplar al ve durumu anla, yeniden öğren. Kendi zihninin dehlizlerinde değil, gerçek dünyada kal.</li><li>Kendini tanıyamadığını hissettiğin noktada yeni insanlar tanı. İçlerinden bazıları farkında olmadığın yönlerini keşfetmene vesile olacak. </li><li>Büyümek, iyileşmek bir varış noktası değil; süreç. Düşersen başa döndüm diye korkma, devam et.</li><li>Öncelikle kendine ve devamında herkese karşı ne olursa olsun dürüst ve net ol. Gerçek olmayan bir 'Evet' yıpratacakken, doğru zamanda söylenen bir 'Hayır' yükten kurtaracaktır.</li><li>Herkes seni anlamayabilir. İnsanlar da seni kendi penceresinden görür. Farkındalık seviyesine güvenmediğin insanların söylediklerini duyma-bu kişiler kanaat önderi gibi görünse bile. </li><li>Herkes her zaman senin iyiliğini istemeyebilir. Kendi iyilik halinden sen sorumlusun. Beklentileri bırak ve hafiflediğini hisset.</li><li>Güven zor kazanılan ve kolay kaybedilen bir şeydir. Ne kendini korurken insanlardan kendini uzaklaştır, ne de suistimale açık ol. Ortada durmayı öğren.</li><li>Sevildiğini hissettiğin yerde dur, orada beslen, güçlen. Dostlarını ve kıymet verdiğin kimseyi ihmal etme. Hatalarını fark ettiğin an, özür dile. </li><li>Herkese verdiğin sevgiyi, kendine de ver. </li></ul><span><!--more--></span><div><i></i><blockquote style="text-align: center;"><i>"Pasa la vida así"**</i></blockquote></div><p></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/7/70/The_Mulberry_Tree_by_Vincent_van_Gogh.jpg/1089px-The_Mulberry_Tree_by_Vincent_van_Gogh.jpg?20101116201555" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="661" data-original-width="800" height="264" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/7/70/The_Mulberry_Tree_by_Vincent_van_Gogh.jpg/1089px-The_Mulberry_Tree_by_Vincent_van_Gogh.jpg?20101116201555" width="320" /></a></div>The Mulberry Tree | Vincent Van Gogh | 1899<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><br /></div><br /><br /><p></p><div style="text-align: left;"><i><span style="font-size: xx-small;">*ancora imparo: Latince'de "Sürekli öğreniyorum" anlamına gelir.<br /></span></i><i><span style="font-size: xx-small;">**<span style="text-align: center;">"Pasa la vida así": İspanyolca'da "Hayat böyle gidiyor" anlamına gelir. (Şarkı: Buika & Jason Mraz - Carry Your Own Weight)</span></span></i></div>Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-76801322049309298162023-07-09T13:07:00.000-07:002023-07-09T13:07:02.856-07:00Yola Devam <p><img alt="Just because you fit somewhere, it doesn´t mean you belong there. ~ - 9GAG" aria-hidden="false" class="r48jcc pT0Scc iPVvYb" height="197" jsaction="VQAsE" jsname="kn3ccd" src="https://img-9gag-fun.9cache.com/photo/amA5vZj_460s.jpg" style="height: 412px; margin: 0px; max-width: 460px; width: 419px;" width="200" /></p><p>"<i>Just because you fit in, doesn't mean you belong there/Bir yere uyum sağlıyor olman, oraya ait olduğunu göstermez.</i>"</p><p>İçimdekileri dökmeye kelimelerin yetmeyeceği bir dönemden geçiyorum. Hem koca bir sessizlik, hem de koca çığlıklar aynı anda çıkmak istiyor içimden. Gözlerimi kapatıp açtığım kadar kısa bir zaman diliminde, sanki boyutlar arası bir seyahat etmiş gibiyim. Yeni gözler, yeni bir bakış. </p><p>Hiçbir şeyi sorgulamıyorum. Her şey olması gerektiği şekilde, olması gerektiği zamanda olmuştur, güveniyorum. Banaysa artık başkalarının ne düşündüğünde değil, kendi merkezimde taşıyacağım yepyeni dersler yüklendi. Döngü aynı döngü. Her yaşanılan aynı sırları fısıldıyor: Ne kadar kendin, ne kadar özgürsün? </p><p>Özgürlük ve korkunun bu kadar yan yana, bu kadar iç içe olduğunu anlamak ne hafif duyguymuş. Kendi merkezinden, kendin olarak konuşmak, kendini korumak ne kadar da kolaymış aslında. Bilememişim. Ben kimmişim? Neredeymişim?</p><p>Savaşlar vermiş, sevişler geçirmiş, kendinden hep uzakta bir yerlerde sonsuz boşlukta hissetmişim bu vakte kadar. Hepsi bir amaç içinmiş: yeni bir ben yaratmak. </p><p>Pişman mıyım... Bu hala cevabını bulamadığım, belki de hiç bulamayacağım bir soru. Keşke'lerim yoktur keskinliğinde olmadığıma ise neredeyse eminim. </p><p>Benimle benzer yollardan geçtiysen, geçiyorsan, nerede yanlış yapıyorum diye düşünmekten saçlarını yolduğun bir akşam, ne olur satırlarımı hatırla: ne kadar kendinsen, o kadar özgürsün. Kendin olmaktan korkma. Aç gözlerini. Hiçbir yere kendini kaybedecek kadar uyum sağlamak zorunda değilsin. </p><p>Aldığım tüm derslere bin nimet, bin şükürle. Yola devam. </p><p><br /></p><p><br /></p>Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-74815289730915302262021-11-04T14:16:00.006-07:002021-11-04T23:20:37.522-07:00Poseidon'dan Öğrendiklerim <p>Baştan söyleyeyim, Tanrı olan değil; ismi Poseidon olan bir at kendisi. Birkaç yıl önce başlayıp bıraktığım bir binicilik sevdam vardı, bırakınca içimde uhde kalmıştı. 3 hafta evvel derslere yeniden başladım. 3 haftalık bir sürede, kendimle ve dolayısıyla da insan davranışları ile ilgili birçok boyutu fark ettim ve hemen sizlerle paylaşmak istedim değerli okuyucularım:</p><p>*<b>Korkunu yenmek için, biraz korkman ve ardından da yüzleşmen gerek.</b>Korkularının %90'ını kendi beyninde üretiyorsun ve asıl üzücü olan bunların %100'ü bir şekilde hayatını ele geçirmeyi başarıyor. İlk başladığım gün, at üzerinde nasıl duracağım konusunda dahi tedirgindim. Bugün ayaklarımı üzengilere geçirmeden bir süreliğine gidebiliyorum. Ama bu hale gelene kadar birkaç ders o korku ile yaşadım. </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-_o6_DFyuMHk/YYRLXJJmWII/AAAAAAAAAQ4/ZMaYL3T1PpshEZt_qtnryPsAs4ldAJR8gCLcBGAsYHQ/image.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="700" data-original-width="1024" height="219" src="https://lh3.googleusercontent.com/-_o6_DFyuMHk/YYRLXJJmWII/AAAAAAAAAQ4/ZMaYL3T1PpshEZt_qtnryPsAs4ldAJR8gCLcBGAsYHQ/image.png" width="320" /></a></div><p></p><p><br /></p><p>*<b>Kafan dalgınsa, "çaktırmıyorum" desen de bir yerlerden enerjine yansıyordur. Hayalet değilsin.</b> Geçtiğimiz haftaki derse gittiğim gün zihinsel ve fiziksel olarak kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Aklım, kalbim başka yerlerdeydi. At da bunu hissetmiş olacak ki, hiçbir komutumu kabul etmedi ve tüm ders sadece yürüdü. Hatta biraz söylendim kendisine ve bana kişneyerek cevap verdi! Yani ne verirsen, onu alıyorsun şu hayatta. Kendi etkinin de farkında ol.</p><p>*<b>Yapamamanın sebebi belki de çabalamaman değil; gereğinden fazla çabalamandır. </b>Hep diyoruz ya stres... öyle zor... böyle sıkıntı... Belki de stres olmayı vaktiyle öğrendik diye en basit meselelerde bile kendimizi stres olmaya kendimiz zorluyoruzdur? İlk birkaç ders hocamız "Sık bacakları, ayaklar düz, karşıya baksın!" diye rutin uyarıları yaparken bacaklarımı o kadar sıkmışım ki, ertesi gün yürüyemedim. Bugünkü derste ise gördüm ki çok da sıkmamam; çok sıkmak ile gevşek kalmak arasında bir yerde olmam gerekiyormuş dengeyi sağlayabilmek için. </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-8xqBa-LIKUc/YYRL8IU75AI/AAAAAAAAARA/l4zkMArauxkoF2FUO-YNKQdL9mUikvZOgCLcBGAsYHQ/image.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="200" data-original-width="252" height="240" src="https://lh3.googleusercontent.com/-8xqBa-LIKUc/YYRL8IU75AI/AAAAAAAAARA/l4zkMArauxkoF2FUO-YNKQdL9mUikvZOgCLcBGAsYHQ/image.png" width="302" /></a></div><br /><br /><p></p><p>*Tabii bu hâle gelmemde 3 haftalık çalışmanın etkisi büyüktür ama, yine de "yapabilirim" demek çok önemli. Bunu kafamda şuna benzettim: Instagram ve özellikle Linkedin'de başarılı olan herkesin her sabah 6'da kalkıp spor yaparak güne başlaması ve ardından da vizyon haritasının önüne geçip hayaller kurması, planlar yapması "gerektiğine" dair bir pompalama var. İşin kötüsü, bunları görüp, asla yapmadığımızı fark edince kendimizi eksik ve geride kalmış hissediyoruz. En azından ben öyle hissediyorum. Bak gördünüz mü, kendimizi nasıl bir kısır döngüye soktuk? </p><p>*E bu kısır döngüden çıkmak istiyorsak da, bu yöntemleri uygulayınca mükemmele ulaşacağız diye bir kural yok. Herkesin kendince bir dengeli alanı var. Elbette hayat konfor alanının dışında. Ama senin konfor alanının dışı ile Elon Musk'ınki aynı olmayabilir. Kendi modelini de en iyi kendin bilirsin. </p><p><b>*Dizginleri eline almaktan korkma. </b>Bunu tam kelime anlamı ile yaşadım. İlk birkaç ders boyunca eyere tutunuyordum. Yapabileceğime dair zerre inancım olmamasına rağmen, bugün dizginleri ilk kez elime aldım. Korktuğum gibi hiç değilmiş! Ki bu, daha başlangıç... </p><p><br /></p><p>Umuyorum ki devamı gelecek. Ben bir sonraki dersimi iple çekerken, sizleri sevgiyle kucaklıyorum. Esen kalın!</p><p><br /></p><p style="text-align: center;"><u>Haftanın şarkısı: </u></p><p style="text-align: center;">Özdemir Erdoğan - Aç Kapıyı, Gir İçeri</p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/Dfinmno4rlE" width="320" youtube-src-id="Dfinmno4rlE"></iframe></div><div style="text-align: center;"><br /></div><p></p><p style="text-align: center;"><u>Haftanın Kitabı: </u>Engin Geçtan - İnsan Olmak</p><p style="text-align: center;">2018'de kaybettiğimiz Engin Geçtan'ın bu temel hayat manuelini birkaç yıl önceki ilk okumamda zihnimde yeni pencereler açılmıştı. Bu aralar beni yeniden çağırıyor. Çok bilmiş zihnimizin bize nasıl engeller yarattığını, duygu dünyamızı sadece beynimizle yönetemeyeceğimizi kendime not ettiğimi hatırlıyorum. Bakalım bu ziyaretimde neler alacağım kendisinden. </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-q1RMNnc2Vwc/YYRM9TgXlAI/AAAAAAAAARI/9F3EBwJap-MO38qcoKzUYqsQFELog7l-wCLcBGAsYHQ/image.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="600" data-original-width="473" height="240" src="https://lh3.googleusercontent.com/-q1RMNnc2Vwc/YYRM9TgXlAI/AAAAAAAAARI/9F3EBwJap-MO38qcoKzUYqsQFELog7l-wCLcBGAsYHQ/image.png" width="189" /></a></div><br /><br /><p></p><p><br /></p>Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-60050587733987786902021-10-03T13:20:00.001-07:002021-10-03T13:20:56.706-07:00Bunları Boşver, Ne Haber Aşktan?<div>*Son 3 yılda arkadaş çevremde iki kişiden biri Avrupa'ya eğitim ya da iş sebebiyle göç etti. Kalanların içindeki iki kişiden birinin de gitmek için plan yaptığını düşünürsek, gerçekten burada kalan butik bir Y jenerasyonu olacağız gibi. </div><div><br /></div><div>*Merkür retrosu diye bir şeyin olmadığına kanaat getirdim. Merkür retrosu sandığımız şey, aslında radyoların dönem dönem bize eski günlerinizi hatırlatan şarkılar çalıp, reklamların eski maskotlarını yeniden şekillendirmesi ve sizin çocukluğunuzu hatırlamanız, eskiden sevdiğiniz bir sanatçının yeni bi dizi çalışmasında sakallarının ağarmış olmasını görmeniz ve size hatırlattıkları... Ne bileyim... Toplumu gezegenlerden çok sözlü, görsel, sosyal medyanın etkilediğini hepimiz idrak ettik herhalde artık. He, bu radyoculara bu gazı Merkür mü, mevsim geçişi mi veriyor, işte onu bilmiyorum.</div><div><br /></div><div>*Sevgili Teams toplantısından Teams toplantısına koşan okuyucum, şu görsele iyi bak. Ara vermeden yaptığın iki toplantıdan sonra beynin cortluyor. Bir deney yapmışlar. Bir beyaz yaka grubu her toplantı arasında 10 dakika ara vermiş, diğer grup hiç mola vermeden art arda toplantılara girmiş. Beyin dalgalarını incelemek için yaptıkları EEG çekimleri sonucunda, hiç ara vermeyen grubun daha fazla beta dalgası yaydığı tespit edilmiş. Beta dalgası da, Metin Hara okuyucuları el kaldırsın, beynimizde stres, anksiyete ve konsantrasyon bozukluğu ile ilgili dalga. Hani uzun bir günün ardından duvara boş bakıyorsun ya, heh o. Ara ver lütfen. </div><div><br /></div><div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://techcrunch.com/2021/04/21/this-is-your-brain-on-zoom/" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img alt="" data-original-height="785" data-original-width="1465" height="171" src="https://lh3.googleusercontent.com/-YTPRJ-MnZsA/YVoJtH5BvAI/AAAAAAAAAQU/A0zmPT6ynjMIKwbOZOkKOMYkTzHWi5a_ACLcBGAsYHQ/image.png" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">*Bunun üzerine düşününce de aklıma Durkheim geldi. Emile Durkheim amcamız, <i>İntihar</i> isimli ünlü kitabın yazarı olan bir sosyolog. Der ki, intihar psikolojik değil; toplumsal bir hadisedir. Bunu da verilere dayalı olarak ispatlar: Sanayii Devrimi'nden sonra toplumda görülen intihar vakası sayısında göz ardı edilemeyecek derecede yükseliş vardır. Ne kadar tüyler ürpertici...</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-_KGk1-fXnsE/YVoP1f0Bs9I/AAAAAAAAAQk/NXemZwjoO4c-OEIa6IoQrqLDLfIyZtIBwCLcBGAsYHQ/image.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="313" data-original-width="230" height="240" src="https://lh3.googleusercontent.com/-_KGk1-fXnsE/YVoP1f0Bs9I/AAAAAAAAAQk/NXemZwjoO4c-OEIa6IoQrqLDLfIyZtIBwCLcBGAsYHQ/image.png" width="176" /></a></div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">*Peki neden? Bunu da araştırmış Durkheim amca. Sanayii Devrimi'nden evvel insanları bir araya getiren konular daha çok insani değerler odaklı iken, yani insanlar din, aile birliği, vatanseverlik, gibi duygulara direk hitap eden değerler üzerinden bağ kurar iken ve kendi için çizili olan hayatı yaşar iken, bireyleşme ile herkes istediği mesleği, kıyafeti, eşi ve hatta dini seçebilir hâle geldiğinde, insanlığı ortaklaştıran değerler markalar ve teknoloji ile yer değiştirmiş durumda. Yani biz insanoğlu sanayii toplumu olmadan önce birbirimize insani değerler üzerinden benzemeye çalışmak ve toplumda yer edinmeye gayret ederken; şu anda katma değerimizin sonucunu direk göremediğimiz işlerde çalıştığımız, bireysel olarak ne kadar farklılaşırsak o kadar iyi hissettiğimiz bir belirsizlik içerisindeyiz. Cidden kendi kendimize doğamıza ve maneviyatımıza ters bir dünya içerisinde yaşamaya çalışırken, bir de ekonomik sıkıntılar çekmeye başlar isek... Gerçekten üzücü. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">*Depresyon tedavisi olan bir rahatsızlık, bu çok doğru. Ancak depresyonun da kök sebebi dedike bir şekilde yaratılan bu sanal dünyadaki başarılara kendimizi çok kaptırmamız diyor Durkheim amca. Ver elini öpeyim amca.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">*Geçtiğimiz haftalarda bütün yaz hayalini kurduğum Efes antik kent gezimizde şunu düşündüm: Antik Yunan, Roma, Hitit, Sümer... Hangi toplum olur ise olsun, ortak değerler ve inançlar mitoloji ile eşleşmiş durumda. Her Antik Yunan kentinde muhakkak sizi karşılayan bir Athena, Herkül, Artemis heykeli, Zeus sunağı, hangi değere ihtiyaç var ise onu sembolize eden tanrıya adanmış bir sunak ya da heykel, bulunur. Bu tüm insanlık için ortak, manevi birleşme noktasıdır, ibadet için kullanılmasını ayrı tutuyorum. Ortak değer olarak, Sokrates heykeli bulundurur mesela aristokrat aileler evlerinin bir köşesinde. Bu her yerde aynıdır. Şimdi ise, global köyümüzde bizi birleştiren, manevi anlamda buluşturan, evimizde hissettiren heykeller neler diye düşününce, aklıma kocaman bir Starbucks logosu geliyor. Sizin ilk olarak neresi geldi aklınıza? </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-0TdK3fLio8E/YVoQDnZWhWI/AAAAAAAAAQo/iSYvqt1YnjYobmm_689xrdMoos3oLXVrACLcBGAsYHQ/image.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="365" data-original-width="696" height="168" src="https://lh3.googleusercontent.com/-0TdK3fLio8E/YVoQDnZWhWI/AAAAAAAAAQo/iSYvqt1YnjYobmm_689xrdMoos3oLXVrACLcBGAsYHQ/image.png" width="320" /></a></div><br /><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">*İşte bu da böyle bir brain dump köşemiz idi. Yine uzunca bir ara vermişim, ama haftanın kitap & tadımlık musikisini buraya bırakmadan gitmem. </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><u>Haftanın Kitabı:</u> Madeline Miller - Ben Kirke (Yaz tatilimde okurum diye yanıma aldığım, plaj çantamda bir oraya bir buraya gidip gelen emektar kitabım, biriniz alın okuyun da motive olayım okumak için tekrar. Mitolojiye ilgisi olan herkese tavsiyemdir zaten, ben vakit yaratamadığım için okuyamadım bir türlü)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://lh3.googleusercontent.com/-YWjpNde7sgc/YVoO6uUD65I/AAAAAAAAAQc/t__QqN-ftGYRqlEsjq3Y1DRqXTTxtDdvQCLcBGAsYHQ/image.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="" data-original-height="225" data-original-width="225" height="200" src="https://lh3.googleusercontent.com/-YWjpNde7sgc/YVoO6uUD65I/AAAAAAAAAQc/t__QqN-ftGYRqlEsjq3Y1DRqXTTxtDdvQCLcBGAsYHQ/w200-h200/image.png" width="200" /></a></div><br /><br /></div><br /><u>Haftanın Şarkısı: </u>Ege Çubukçu & Pandami Music - Aşktan Ne Haber (Müthiş cover ve mix'leri ile Pandami Music telif problemleri nedeniyle video yayınlayamıyordu ne zamandır. 'Yaz Geldi' ve 'Hey DJ' ile çocukluğumuzun Ege Çubukçu'sunu özlemişiz yahu. Bayıldım. Hikayesiyle dinleyiniz. </div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/eoB318Nx77U" width="320" youtube-src-id="eoB318Nx77U"></iframe></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">Sevgiyle!</div><br /><div><br /></div><div><br /></div>Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-11114163232951311792021-06-18T13:23:00.006-07:002021-06-19T02:11:12.121-07:00Sürdürülebilirtiyor muyuz? <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.permatree.org/wp-content/uploads/2018/03/ego-VS-ECO.jpeg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="331" data-original-width="595" height="239" src="https://www.permatree.org/wp-content/uploads/2018/03/ego-VS-ECO.jpeg" width="429" /></a></div><p>*Aşılarımızı oluyoruz. O tünelin ucundaki ışık hissi bile iyi geldi sanırım hepimize. 2022 yılında ofislere geri döndüğümüz, sosyal mesafenin azaldığı, kendimize yeni normaller uydurmadığımız ve eski normalimize geri döndüğümüz bir yıl olacağa benziyor. Ama acaba bununla bitecek mi? Harap olmuş bir sistem yüzünden gezegenimizi mahvettiğimiz için yeni salgınlar, kuraklık, vb çevre felaketleri peşimizi bırakacak mı? </p><p>*Bireysel çabalar ile sürdürülebilir yaşama ne kadar katkımız oluyor, bilemiyorum. Ancak şuna eminim ki çevre için bireysel çabalarımızı yerine getirmemek gibi bir opsiyonumuz artık kalmadı. Benim bir tane daha müsilajlı deniz, bir tane daha plastik ile boğulmuş yunus, bir tane daha çöle dönmüş su havzası görecek mecalim kalmadı... Fakat bunlara üzülürken bugün ofiste fark ettim ki, gündelik hayatımda hâlâ karton bardak kullanmaya devam ediyorum. Ben bugün itibariyle termosuma geri dönüyorum. Bununla birlikte kendi kendime sürdürülebilirlik adına yaptıklarımı da paylaşayım. Sizin de eklemeleriniz olursa, ilerleyen günlerde eklemeye devam edelim: </p><p></p><ul style="text-align: left;"><li>Bulaşıkları makineye koyarken sudan geçirmemeye çalışıyorum. Musluğu açık bıraktığımız her saniye yaklaşık 250 ml su tüketiyoruz. Bu da dakikada 14 litre demek, neredeyse bir damacana... </li><li>Bir t-shirt üretmek için 250 gram pamuk ve bu pamuğu üretmek için de 2 bin litre su tüketiliyor. Yani 2 ton su! Bu gerçekle yüzleştikten sonra evdeki t-shirtlerimi saydım ve kendimden utandım. Alışveriş konusunda kendime sınır getirdim. 1 yıl boyunca kendime yeni t-shirt almayacağım. </li><li>Poşetler... Yine de vazgeçemediğimi fark ettim. Bez çanta kullanmayanı dövdükleri şu dönemde üstelik.</li><li>Çamaşır makinesinde toz deterjan kullanma devri artık kapanmalı. Bizim evde yıllardır sıvı deterjan kullanılır, ancak yine de hatırlatmak istedim. </li></ul><p></p><p>*Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi'nin tahminlerine göre 2050 yılında dünya nüfusunun %70'i şehirlerde yaşayacak. Peki, bize yiyecek & içeceğimizi kimler üretecek? Yakın zamanda Enya Entegre Yaşam'ın "Balkonda Mini Bostan" atölyesine katılma imkanım oldu. Ben de bu vesile ile ata tohumlar ile salatalık ve domates ektim Nisan ayında balkonumuzda saksılara. Öğrendiğim tek şey: bir tohumun yolculuğu çok uzun ve çok meşakkatli! Sebzelerimi heyecanla bekliyorum... </p><p>*Bağı bahçesi olan arkadaşlarım, organik atıklarınızı atmayın kompost, yani gübre, yapın! Aşağıda paylaştığım düzenek ile tüm organik atıklarınızı doldurarak kendi gübrenizi oluşturun. Verimli bir toprak için 1/3 oranında kompost muhakkak bulunmalı. </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.hepsiburada.com/biorfe-bokashi-kompost-kovasi-18-litre-ikili-set-p-HBV000013VI9T?magaza=Biorfe&wt_gl=cpc.6822.shop.nelk.yapi-market-bahce-ssc&isFashion=true&gclid=CjwKCAjwiLGGBhAqEiwAgq3q_kExq4Q64OMORa4B79Me8zAgiBgfabk8cezeZ0TO63lc05XFbtpEERoCrbcQAvD_BwE" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="800" data-original-width="800" height="259" src="https://productimages.hepsiburada.net/s/63/1100/110000005171112.jpg/format:webp" width="259" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><br />*Yazımı bitirirken, permakültür, sürdürülebilirlik, vb konularda kendimi geliştirmeye ant içtiğimi belirtir ve sizlerle haftanın kitap & müziğini paylaşmak isterim: <div><br /></div><div><br /></div><div><u>Haftanın Kitabı:</u> Buket Uzuner - Su (Uyumsuz Defne Kaman'ın Maceraları serisinin ilk kitabı. Türk-Şaman kültürü, eko & ego ilişkisi ile ilgilenenler için vazgeçilmez bir başucu kitabı)</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://www.hepsiburada.com/uyumsuz-defne-kaman-in-maceralari-su-buket-uzuner-pm-keverest10036" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="375" data-original-width="375" height="255" src="https://productimages.hepsiburada.net/s/22/375/9957175951410.jpg" width="255" /></a></div><div><br /></div><div><br /></div><div><u>Haftanın Şarkısı: </u>Burçak Tarlası - Evrencan Gündüz (Evet, türkü gerçekten de burçak tarlasını konu alıyor. Evrencan Gündüz'ün Y jenerasyonu damak tadına çok yakışan yorumuyla dinlemelisiniz.)<br /><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="257" src="https://www.youtube.com/embed/9vZx2rtNHPo" width="309" youtube-src-id="9vZx2rtNHPo"></iframe></div><div><br /></div><div><br /></div><div><br /></div><div>Sevgiyle!</div></div>Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-34568316740519183522021-06-11T12:38:00.001-07:002021-06-11T12:46:48.802-07:00Gordon Ramsay ve Sedat Peker bir gün bir bara gider... <p>*Uzun yıllar üstüne, koca evde kalma sürelerinde dahi elime almadığım gitarımı elime aldım. Kolay olsun dedim, Beatles'tan Let it Be patlatayım. Anacığım, kendimi bir dinledim ki, içimden sürekli ne kadar beceriksiz olduğumu ve artık istesem de bu yaştan sonra öğrenemeyeceğimi söyleyip duruyorum. Eh, ben böyle söylerken tabii ancak intro'yu çıkartabildim. Kardeşim Efe'ye sordum, nasıldı diye, gayet iyi dedi. Bana sorsanız: berbat derdim. Bize bunu yapan şu güzelim zihinlerimizi nasıl temizleyeceğiz arkadaşlar? İçimizdeki Gordon Ramsay kılıklı eleştirmeni nasıl susturacağız? </p><p>*Gordon Ramsay demişken, bugün Kitchen Nightmares'den bir bölüm izledik de böylesine kendini beğenmiş bir ün edinmek nasıl bir his acaba? Bu işten milyonlar kazanınca tamam mı oluyor insan? Ben asla rahat edemezdim mesela. Ama sanıyorum içimi kritik ettiğim kadar dışımı kritik etsem, benden de bir Gordon Ramsay çıkar.</p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://cdn.vox-cdn.com/thumbor/pzH2IrBG8T7_rKHXb5Jcm9BeNn0=/58x0:469x308/1820x1213/filters:focal(58x0:469x308):format(webp)/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/39111078/hells-kitchen-shouty-gordon-ramsay.0.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" height="213" src="https://cdn.vox-cdn.com/thumbor/pzH2IrBG8T7_rKHXb5Jcm9BeNn0=/58x0:469x308/1820x1213/filters:focal(58x0:469x308):format(webp)/cdn.vox-cdn.com/uploads/chorus_image/image/39111078/hells-kitchen-shouty-gordon-ramsay.0.jpg" width="320" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p>*Uzun yıllardır diş tedavim devam ediyor, iki tur ortodontik tedavi görmüş bir birey olarak bu ay umuyorum lamina kaplaması ile işin en estetik kısmını tamamlayacağım. Sizlerle de görselleri ve süreci paylaştığım ayrı bir yazı yayınlamayı kendime ödev aldım.</p><p>*Bu kendime ödev almak da bir kurumsal sözcük. Bana Kant'ın ahlaki ödevlerini hatırlatıyor. Aslında almasam almam, ama bakın kurumuma karşı ahlaklı bir birey olarak ödev alıyorum demiş oluyorsun. 5 yıllık kurumsal hayatımda muhakkak ben de kullanmışımdır, ama daha sade bir dil kullanmaya gayret ediyorum. Zaten kompleks olan konuları bir de süslü dille aktarıp kimseye eziyet çektirmeye hiçbirimizin hakkı yok bence. Sonuçta hiçbirimiz Suits'te oynamıyoruz.</p><p>*Az evvelki cümlede 'dil' yerine 'tatil' yazdım. Freudian slip'ler ve benim tatile ihtiyacım vardır.</p><p>*İtiraf etmek gerekirse garip bir şekilde çok merakla izlemekle birlikte, Sedat Peker videolarını çok anlamıyorum. Ancak, bir yandan anlamak zorunda olmadığımı düşünürken diğer yandan memleketimizde en azından intermediate bir siyaset bilgisinin şart olduğu gerçeği ile yüzleşiyorum. Bu konuda kendimi geliştirmeliyim. </p><p>*Birkaç aydır yogada başımın üzerinde durma hareketini (Sirsasana) yapmaya gayret ediyorum. En sonunda başardım. Bu hareketin bana öğrettiklerini not etmek isterim:</p><p><span> - Hemen başımın üstünde durmaya çalıştığım her seferinde sonuç hüsran oldu. Harekete önce yarım duruş ile başladım. <i>Yeni çıkılan her yolculuğa bebek adımları ile başlamak gerekli.</i></span></p><p><span><span> - Duvarda destek ile başladım elbette. Sonrasında duvardan kendimi ayırarak denemeler yaptım. En sonunda yapabildim, ancak sayısız kez takla atıp yere düştüm-hatta bir keresinde belimi incittim! <i>Her şeyin bir zamanı var, eğer hazır hissetmiyorsam kendimi hiçbir şey için zorlamamalıyım. Başlayana kadar daha çok hazırlık yapmalıyım.</i></span></span></p><p><span> - Hareketi şu anda yeniden yapmak istediğimde, her ne zaman 'çok istersem' ve kendimi 'aşırı' itersem, düştüm. Aksine her ne kadar 'olacaksa olur, olmayacaksa da boşver...' dediysem o zaman ayağa kalkabildim. <i>İçindeki Gordon Ramsay seni mükemmele itmek için var elbette, ama sınırlarını zorlamasına müsaade etme. </i></span><br /></p><p><span> - Son olarak, hareketi yeniden denediğim şu sıralar arkamda bir puf, duvar, tutan insan, vb olduğunda; oradan fiziksel kuvvet almasam dahi daha dik ve daha güzel duruşlar yapabiliyorum. Bu en büyük öğrenim bence, <i>birlikten kuvvet doğuyor. Fiziksel olarak temasta olmasam dahi, o duvardan, ellerden manevi bir güç ve güven hissi doğuyor; konfor alanı her zaman kötü bir yer olmayabilir. </i></span><br /></p><p><span><br /></span></p><p><span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://i.pinimg.com/736x/db/bc/81/dbbc8168ebb8c4e7b892207b277a245b.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="736" data-original-width="736" height="320" src="https://i.pinimg.com/736x/db/bc/81/dbbc8168ebb8c4e7b892207b277a245b.jpg" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p>*Ah, bir de şu 'zehirli pozitiflik', sürekli iyi olmak zorunda hissettiriliyoruz kendimizi sosyal mecralarda. Herkes konfor alanının dışında, start-up'ını kurmuş, bir yandan da her gün mutlu olmalı gibi. Bir de üstüne herkes de mutlu ve başarılı hallerini paylaşıyor bu mecralarda haliyle. O mutluluğa gelene kadar ne kadar gözyaşı döküldüğü, o başarıya gelene kadar kaç şirket batırıldığı... Bunlar bahis bile değil. Eh, dolayısıyla biz de her şeyi 'anında' yapılabilir zannederek, kendimiz deneyip de ilk seferde başaramayınca içimizdeki Gordon reis 'f*ck you a**hole!' diye çemkirmeye başlıyor. Ama baksanıza, benim belim kırılıyordu diyorum size basit bir yoga duruşunda, emek diye bir şey hala var ama görünmez oldu maalesef. Bunu birbirimize hatırlatmak boynumuzun borcu sevgili Y ve Z kuşakları, 40 yaş altı okuyucularım... Burayı tekrar okuyun lütfen... </p><p>*Son olarak, blogumda bir temizlik yaptım bu yazıyı yayınlamadan evvel. Ki birkaç yıl önce de temizlik yapmıştım; bazı 'çocukça' yazılarımı sildiğimi düşünüyordum. Şimdi de sildim, bolca Jason Mraz sildim. Buradan kendisine seslenmek istiyorum, o son live konser ile beni çok üzdü. O son albüm olmuş mu be abi... Bir de dünya para verdim live izleyeceğiz sonra chat yapacağız diye, meğer önceden kayıtmış! Süslü Jaasoonn... Tek ayak üstü cezası sana yoklamada haftaya sa-ya-cam!</p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p>Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-83067004071097703052020-03-25T08:29:00.000-07:002020-03-25T08:29:13.005-07:00Yeni Bir Çağın Açılışına Şahitlik Etmek<br />
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Endişe, stres, korku... Şu anda içinde yaşadığımız belirsiz durumun yarattığı bu duyguları anlayabiliyor ve paylaşıyorum. </span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bundan 3 ay evvel Şangay gezimiz hakkında buraya yazı yazmış, deneyimlerimi aktarmıştım. Şimdiyse Çin merkezli hayatımıza giren nanometre boyutundaki bir virüsün bana, bize hissettirdiklerini aktarmak istiyorum.</span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<b><i><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Hepsini bir kenara bırak bu duyguların. Dur ve bir saniyeliğine düşün. Bu virüs bize ne anlatmak istiyor olabilir? </span></i></b></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Hayat, bize kendimizi tanımamız için benzersiz fırsatlar sunar. Kendi akışında, kontrolümüz dışında birçok olay, döngü ve düzen yaratır. İşte, kendimizi tanımak için buradaki yansımamıza bakarız: ben ne hissediyorum, nasıl tepki veriyorum olan bitene? Bilinçdışımızı sanıyorum böyle tanırız. </span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Şu anda kolektif olarak bilinçdışımızı tanıyoruz. Milyarlarca insan, evlerinde, kendileriyle baş başa, biraz "durmamız" için devletlerce sınırlandırmalar konmuş olarak durumu anlamaya çalışıyoruz. Sokağa çıkma yasağı ile İtalya'daki hava kirliliğinin azaldığına dikkat çekildi, kahverengi kanallarıyla meşhur Venedik'te kuğuların ve balıkların gezdiği görüntüler paylaşıldı, insanlar restoranlara akın edemediğinden gıda israfı azaldı, ailelerimizle, sevdiklerimizle vakit geçirir olduk, kendimize vakit ayırdık, yavaşladık, sevdiklerimizin sesini duymanın yarattığı hissi hatırladık... </span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Very Common Good Strateji Müdürü Amy Sullivan Independent'a şöyle demiş: </span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<i><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">"Her inanç savaş, diaspora veya zulmün çetin koşulları altında dinlerini ayakta tutma zorluğuyla karşı karşıya kalmıştı ama hiçbir zaman hepsi aynı anda buna maruz kalmadı” </span></i></div>
<div style="margin: 0cm;">
<i><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></i></div>
<div style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt; text-align: center;">
<img alt="Image result for pope and islam leader" height="233" src="https://www.middleeasteye.net/sites/default/files/styles/article_page/public/images-story/000_1d12n2.jpg?itok=5RZLJCat" width="320" /></div>
<div style="margin: 0cm;">
<br /></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Bugün okuduğum bir habere göre Prens Charles da bu virüse maruz kalmış. </span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt; text-align: center;">
<img alt="Image result for prince charles" height="160" src="https://a57.foxnews.com/static.foxnews.com/foxnews.com/content/uploads/2019/11/640/320/Prince-Charles.jpg?ve=1&tl=1" width="320" /></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Devletler birbirlerine ilaç, aşı, vb desteklerinde bulunuyorlar. Armani 4 hastane açtırıyor, Dolce & Gabbana Humanitas Universitesi ile işbirliği yaparak virüs ile ilgili bir araştırma projesini fonlayacağını açıkladı. Amazon, Google, Microsoft gibi teknoloji devleri de finansal desteğin yanında, veri analizi konusunda da destek veriyorlar. </span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt; text-align: center;">
<img alt="Image result for top 10 brands" height="210" src="https://wp.fxssi.com/wp-content/uploads/2019/01/poster-most-valuable-brands.jpg" width="320" /></div>
<div style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="margin: 0cm;">
<b><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Din, sosyoekonomik durum, ırk ayırmaksızın aynı tehlikeye karşı birleştik. Yani şu anda tüm insanlığın hayal ettiği o noktadayız: Biriz. </span></b></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Twitter'da sevdiğim bir hesabın paylaştığı bir tweet ile bitirmek istiyorum:</span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<i><span style="font-family: "helvetica neue" , "arial" , "helvetica" , sans-serif;">Veba, feodalitenin sonunu getirmişti. Corona da kapitalizmin sonunu getirebilir mi? </span></i></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><span style="font-size: xx-small;"><u>Kaynaklar:</u></span></i></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif;"><i><span style="font-size: xx-small;"><br /></span></i></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-size: xx-small;">1) <a href="https://www.forbes.com/sites/blakemorgan/2020/03/17/50-ways-companies-are-giving-back-during-the-corona-pandemic/#367724a24723">https://www.forbes.com/sites/blakemorgan/2020/03/17/50-ways-companies-are-giving-back-during-the-corona-pandemic/#367724a24723</a></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-size: xx-small;">2) <a href="https://www.independentturkish.com/node/152451/haber/farkl%C4%B1-alanlarda-34-uzmandan-koronavir%C3%BCs-%C3%B6ng%C3%B6r%C3%BCleri-kemerlerinizi-ba%C4%9Flay%C4%B1n-biraz">https://www.independentturkish.com/node/152451/haber/farkl%C4%B1-alanlarda-34-uzmandan-koronavir%C3%BCs-%C3%B6ng%C3%B6r%C3%BCleri-kemerlerinizi-ba%C4%9Flay%C4%B1n-biraz</a></span></div>
<div style="margin: 0cm;">
<span style="font-size: xx-small;">3) <a href="https://www.sozcu.com.tr/2020/dunya/son-dakika-galler-prensi-charlesta-corona-virusu-cikti-5702135/">https://www.sozcu.com.tr/2020/dunya/son-dakika-galler-prensi-charlesta-corona-virusu-cikti-5702135/</a></span></div>
<br />Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-29445913862566130122019-11-01T02:33:00.000-07:002019-11-01T03:51:50.127-07:00Doğu'dan Yükselen Güç: Çin'in Kalbi Şangay'dan NotlarEfendim geçtiğimiz hafta Sabancı Yönetim Bilimleri Akademisi ve Shanghai University MBA Center işbirliği ile bir hafta süren Şangay gezimizdeydik. İlk uzun uçuşum ve Avrupa dışında farklı bir kültüre ilk şahit oluşum olduğundan, bu gezimi yazıya dökerek sizlerle paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz, haydi başlayalım!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-d3JFMBe2sl0/Xbv5KusnccI/AAAAAAAAALU/z2HnBAGUkPAhsS63dAmg1Rrh35Vgd92JACLcBGAsYHQ/s1600/Capture.PNG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="227" data-original-width="306" src="https://1.bp.blogspot.com/-d3JFMBe2sl0/Xbv5KusnccI/AAAAAAAAALU/z2HnBAGUkPAhsS63dAmg1Rrh35Vgd92JACLcBGAsYHQ/s1600/Capture.PNG" /></a></div>
<br />
<u><b><br /></b></u>
<u><b>Özetle Çin: Demografik Bilgiler:</b></u><br />
<br />
<ul>
<li>1.4 milyar nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi. Dünyanın %19'unu Çin vatandaşları olşturuyor. </li>
<li>Dünya ekonomisinde GSMH bazında Amerika'dan sonra ikinci dev ekonomi... Dünya ekonomisinin yaklaşık %15'ini oluşturuyor. Ekonomileri her yıl %10 büyümeye devam ediyor. Böyle giderse 2020'de dünyanın en büyük ekonomisi olacakları konuşuluyor.</li>
<li>Şangay'da market fiyatları İstanbul ile kıyaslandığında gıda, giyim gibi ürünler %50 daha pahalı. <i>Örneğin 13 TL'lik bir Starbucks - Latte kahve Şangay'da 26 RMB yani yaklaşık 20 TL'ye tekabül ediyor. </i></li>
<li>Dünyanın en zengin kömür kaynaklarına sahipler. Bu nedenle de hava kirliliği oldukça fazla. Sokakta insanların maskeyle gezen görüntüleri bir müddet sonra normalleşiyor. </li>
<li>Ticaret Savaşı en temelinde kişisel verilerin siber savaşı. Ülkede Whatsapp, Facebook, Twitter, Instagram, UBER ya da aklınıza gelecek Çin dışı tüm dijital platformlarına erişim engellenmiş durumda. Elbette VPN ile erişim mümkün, ancak bu platformlara ihtiyaç duyan vatandaş sayısı oldukça az. </li>
<li>Bu platformların yerini WeChat, DiDi gibi yerli üretim uygulamaları dolduruyor. Örneğin WeChat ile sadece mesajlaşmıyor; metro kartı alabiliyor, uçak bileti satın alabiliyor, restoranda yüz tanıma ile hesap ödeyebiliyor ve Instagram'daki gibi hikaye veya post paylaşabiliyorsunuz. Ödeme sistemleri Çin vatandaşlık numaranız ile eşlendiğinden, turistler maalesef henüz bu uygulama ile ödeme yapamıyor. Bir diğer platform DiDi de, Beijing'de üretilmiş bir UBER.</li>
</ul>
<b><u>Çinliler'in ilginç alışkanlıkları:</u></b><br />
<br />
<ul>
<li>Efendim tabii ki en ilginç alışkanlıkları: yemek. Türkiye ve Dünya'nın pek çok ülkesinde Çin yemeği adı altında yediğimiz güzel noodle, dumpling, soya soslu teriyakili tavuklar Kantonez mutfağa ait. Kanton'un doğduğu Guanghzou dışında yiyeceğiniz Çin mutfağında görsellik, lezzet gibi beklentilerdense 1.4 milyar insanın doyması temel alınmış. Bol bol sakatat, tavuk ayağı, kafası yiyorlar. Çoğu yiyecek buharda az pişmiş ve tuzsuz olarak servis ediliyor. Soya, yumurta, mısır/susam yağları bolca kullanılıyor. Özellikle Şangay'da tüm hamur işleri bol şekerli olarak hazırlanıyor. Kısacası; eğer yolunuz Şangay'a düşecekse yanınıza bol miktarda konserve alın!</li>
<li>Her yemeğin üstüne muhakkak sıcak su içiliyor. Hatta insanlar yanlarında termos ile sıcak su taşıyorlar. Sıcak suyun sindirime ve toksinlerin atılmasına iyi geleceğine inanılıyor. O kadar börtü böceğin toksini nereye gidecekse...</li>
<li>Yere tükürmek, hönkürmek serbest! Bu alışkanlık maalesef bizim ülkemizde de söz konusu, ancak bu davranışta bulunanlar hakir görülürler. Çin'de ise çıtı pıtı bir hanımkızımızın 'böhhkkrrğğğ-puuu' diye sesli bir şekilde boğazını temizleyip yere tükürdüğüne şahit olabilirsiniz, çok doğal. Eve dönünce de ayakkabılarınızı yakarsınız artık...</li>
<li>Sabah Tai-Chi'si ise benim hep yapmak isteyip, bir türlü denk gelemediğim bir uyanma egzersizleri. Parklarda bahçelerde geriniyorlar, çakraları açıp dolaşıyorlar efendim, oh!</li>
<li>Pazarlık. Taksicisinden tut çaycısına kadar her yerde pazarlık etmek gerekiyor. Pazaryerlerinde fiyatlar 1500 RMB'den 150 RMB'ye 5 dakika içinde inebiliyor.</li>
<li>Turistseniz ünlüsünüz. İnsanlar koşup sizinle fotoğraflar çekiyorlar!</li>
</ul>
<br />
<br />
<b><u>Şangay'da Gezip-Görülecek Yerler:</u></b><br />
<b><u><br /></u></b>
"Yediğin içtiğin senin olsun, bize gördüklerini anlat." deseniz de, aç kaldığım için zaten sadece bunları anlatabiliyorum merak etmeyiniz değerli okuyucularım. Şöyle bir gördüğüm yerlerin üstünden geçeyim:<br />
<br />
<u>1 - The Bund & Şangay Gökdelenleri Manzarası</u><br />
<br />
<div style="text-align: center;">
Buraya gece gideceksin canımın içi. Işık oyunları öyle güzel bir görsellik yaratıyor ki... Bund, İngiliz kolonisi zamanında yapılmış Barok mimari dokuda binaların olduğu bir hat. İlk HSBC burada açılmış. Şu anda da yine bazı bankalar ve lüks oteller konumlanmış. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<img alt="Image result for the bund" height="212" src="https://www.signify.com/b-dam/signify/en-aa/about/news/2019/20190321-signify-illuminates-shanghai-bund-with-tunable-white-led-to-show-historic-buildings-in-the-best-light/Shanghai_Bund_tunable_white_1Mb_photo.jpg" width="320" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bund'a ver sırtını, çık köprüye... Al sana Şangay Instagram manzarası! Karşında duran Şangay TV Kulesi, Şangay Kulesi (şimdilik dünyanın en yüksek 2. kulesi) ve Kapak Açacağı kule. Evet, kapak açacağı... Bu yüksek binayı yaparken, en tepeyi 'koruyucu Tanrılar rahat rahat geçiversin' diye boş bırakmışlar. Gerçekten enteresan.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<img alt="Image result for shanghai landscape" height="179" src="https://content.paulreiffer.com/wp-content/uploads/2013/08/Fine-Art-Limited-Edition-Print-Wall-Corporate-Decoration-Interior-Design-Paul-Reiffer-Photographer-Photography-High-End-Landscape-Cityscape-Buy-Electri-City-Shanghai.jpg" width="320" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<u>2- Yuyuan Garden & Çin Pazarı </u><br />
<br />
<div style="text-align: center;">
Maalesef ki Şangay'daki tek güzel bahçeyi gezemedik. Çin deyince aklımıza gelen o tipik bahçelerden biri olan Yu Garden, 2020'ye kadar restorasyonda imiş. Ama büyüleyici. Yine girişteki koridor hattı, kötü Tanrılar geçemesin diye köşeli yapılmış. Eh, burayı gezemeyince biz de geçtik pazara; bol bol çay, inci ve hediyelik aldık. Hediyelik eşya için birebir burası. Pazarlık etmeyi unutmayın!</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<img alt="Image result for yu garden bazaar" height="211" src="https://www.chinadiscovery.com/assets/images/travel-guide/shanghai/yu-garden/yu-garden-768(1).jpg" width="320" /></div>
<br />
<u>3- Fake Market</u><br />
<br />
<div style="text-align: center;">
"Lady, Chanel? Saint Laurent? Come..." diye kolunuza yapışacaklar. Şöyle bir bakayım deyip, 3 saat içeride kalacaksınız. Böyle bir pazarlık anlayışı olamaz yahu. Bizdeki Kapalı Çarşı gibi, fiyatları satıcıyla ilişkin belirliyor. Sen 100 diyorsun satıcı hala 300'de mi? Terk et dükkanı, bak seni koridorda nasıl yakalayıp "Okey, give me the money" diyor. Hiçbir şey almayacak da olsan, sadece bu deneyim için bile gidilir.</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<img alt="Image result for fake market shanghai" height="210" src="https://media-cdn.tripadvisor.com/media/photo-s/0c/e4/90/a0/photo1jpg.jpg" width="320" /></div>
<br />
<u>4 - People's Square</u><br />
<u><br /></u>
<br />
<div style="text-align: center;">
Bir Cumartesi günü "Burası da öyle güzel, sıradan bir meydan işte." derken, şemsiyesi önünde yüzlerce insan sizi karşılıyor. Bu insanlar ne yapıyor olabilir?</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<img alt="Image result for people's square shanghai umbrella" height="179" src="https://wanderingwithyan.com/wp-content/uploads/2018/10/IMG_0134-1024x575.jpg" width="320" /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Esra Erol, Zuhal Topal, koş bacım size yeni fikir! Şangay'da erkek nüfusu kadın nüfusundan oldukça fazla. Bu insanlar da oğullarına eş arayan ebeveynler. Kağıtlarda tüm özgeçmiş bilgileri, adayları bekliyorlar. Bize de pek pas vermediler, işlerini ciddiye alıyorlar.</div>
<br />
<u>5 - Disneyland Shanghai</u><br />
<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
Yorumsuz, destansı bir eğlence. Haftasonları kalabalık, ama her saniyesine değiyor. Akşam olan havai fişek gösterisini kaçırmayın!</div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<img alt="Image result for disneyland shanghai fireworks" height="213" src="https://www.straitstimes.com/sites/default/files/styles/article_pictrure_780x520_/public/articles/2019/09/11/colin-dl-11.jpg?itok=UGa_mp0M&timestamp=1568189681" width="320" /></div>
<br />
Evet efendim, aç biilaç ama bir o kadar da keyifli geçen 1 haftalık maceramızın özetini benden dinlediniz. Bu dev ekonomi, kocaman kalabalık ülke anlat anlat bitmez. Bir şehri dahi öyle. Bir sorunuz, merak ettikleriniz olursa yorumlara bırakınız, zevkle yanıtlarım. Doğu'dan yükselen bir güneş var, bu kadarını görmek bile yetti doğrusu!<br />
<br />
Sevgiler!Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-49810045330486526922019-09-19T15:39:00.003-07:002019-09-19T15:40:59.417-07:00Ketçap, Mayonez ve Konnektom<div style="text-align: center;">
Kızarmış patatesinizi ketçap veya mayoneze batırırken, karar mercii gerçekten o anki istekleriniz mi? Bu kararı kendiniz verdiğinize emin misiniz? </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Muhtemelen, otomatikleşmiş bir şekilde iki sostan birine gitti eliniz. Düşünmediniz bile, ya da düşündüğünüzü zannettiniz.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://ak9.picdn.net/shutterstock/videos/20497879/thumb/1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="451" data-original-width="800" height="112" src="https://ak9.picdn.net/shutterstock/videos/20497879/thumb/1.jpg" width="200" /></a></div>
<br />
'Olur mu öyle şey canım?", "Yani o an canım neyi çektiyse ona banmışımdır." dediğinizi duyar gibiyim. Ama hiç merak ettiniz mi, hayatta ufak da olsa büyük de olsa kararlarımızı nasıl alıyoruz?<br />
<br />
Gelin buyrun bir bakalım:<br />
<br />
Efendim, beynimiz 20 Watt'lık bir ampul gücü ile çalışan bir <i>elektrik devresinden ibaret</i>. Tabii, bu devrede ilahi transistörler ve dirençler mevcut. Ancak benim aklım oralara ermediğinden, basitçe anladığım şekilde size izah etmeye çalışayım.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://diyot.net/wp-content/uploads/2013/07/elektrik-devresi.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="360" data-original-width="620" height="115" src="https://diyot.net/wp-content/uploads/2013/07/elektrik-devresi.jpeg" width="200" /></a></div>
<br />
<br />
Karar verme hadisesi, frontal lobumuzda gerçekleşiyor. Burası ampulun yandığı nokta diyebiliriz. Fakat, ampulü yakmak için sevgili sinyalimizin (sos kararı sinyali) geçeceği iki alternatif var önünde: mayonez ve ketçap seçenekleri. Bu seçenekleri temsilen, iki farklı hatta bulunan, sinir hücrelerimizin ağlarının oluşturduğu <i>"dirençler"</i> var. Yani biri mayonez, biri de ketçap direnci diye düşünebiliriz. (Damak tadı geniş arkadaşlarımız barbekü ya da ranch sos da ilave ederek olayı daha komplike hale getirmekte serbesttir.)<br />
<br />
Koskoca elektrik ve elektronik bilimlerinin üzerinden kurulduğu meşhur Ohm Kanunu'nu sizlere hatırlatmaktan gurur duyarım:<br />
<br />
V = I x R<br />
<br />
Yani işin Türkçesi akım, direncin az olduğu hattı tercih eder. Bunun da sebebi daha az enerji harcayacak olmasıdır. (<i>Kirschoff, tamam sana da credit veririz. Bir sonraki yazıyı bekle.)</i><br />
<br />
"Yahu kardeşim sen ne anlatıyorsun?" diyenler, şimdi işin en önemli kısmına geldik: Hangi sos seçeneğinin direnci daha yüksek?<br />
<br />
Sen daha evvel hangisini daha çok tercih ettiysen, o sosun direnci daha düşüktür. Örneğin, hayatın boyunca tüm kalorilerine rağmen mayonezi tercih ettiysen, her bir mayonez tercih anın birbirine paralel bağlanarak sos tercihi direncini düşürür. Hiç tercih edilmeyen, şans verilmemiş ketçap ise orada öylece "atıl seçenek" olarak kalır. Buna <b>neuroplasticity</b> diyorlar. Bir düşünceyi ve eylemi ne kadar çok tekrarlarsak, o nedenle alışkanlığımız haline geliyor. Çünkü her seferinde daha az enerji harcıyor ve öğrenme sürecini tamamladıktan sonra tabir caizse robotlaşıyoruz.<br />
<br />
Beynimizin gelişmeye başladığı ilk anlardan ölünceye dek (hatta bazı kaynaklara göre öldükten de sonra) zihnimizde karar vermeye ve yeni yollar yaratmaya devam ediyoruz. Anılarımızın, tercihlerimizin, öğrendiklerimizin oluşturduğu tüm bu yollar da akademik dünyada <b>connectome</b> olarak anılıyor. Bebekliğimizden ergenliğe dek gelişmekte olan, adeta plastik olan bu sistem biz büyüdükçe kendini öğrenmeye kapatıyor.<br />
<br />
Günün sonunda, iyi bir haberim de var. Bu sistem kendini biz yaşlandıkça yavaşlatıyor olabilir, ancak alışkanlıklarımızı tersine çevirmemiz mümkün. Tek yapmamız gereken şey, bunun farkına varmak ve daha fazla enerji harcayarak, çaba sarf ederek beynimizde yeni ketçap yolları oluşturmak. Yeni şeyleri denemek, tekrar denemek ve tekrar...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://www.monsoonconsulting.com/sites/default/files/styles/detail_page_image/public/2018-03/neuroplasticity-blog-part-1.png?itok=hkxlyK9n" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="770" height="129" src="https://www.monsoonconsulting.com/sites/default/files/styles/detail_page_image/public/2018-03/neuroplasticity-blog-part-1.png?itok=hkxlyK9n" width="200" /></a></div>
<br />
<br />
Bu işleyişin farkına vardıktan sonra, insan ve dünya düzenine biraz daha bilimsel bir temelde anlam getirebildim. İnsanların kötü olduğunu bile bile alışkanlıklarından vazgeçememeleri, bazen çabalamak yerine kaçmayı tercih etmeleri, diyeti sürekli bozmaları... Hepsi zihinlerini "yormama" çabasından. Belki de asıl fark etmemiz gereken, bu otomatikleşmişliğin bizi yaşamın kendisinden kopardığıdır. Belki de bazen zor da olsa, tüm zorluklarına rağmen yaşamayı tercih etmemiz gerekmektedir.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
Peki, şimdi yeniden sormak isterim: </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Hangi sosu seçtiğinize <u>gerçekten</u> kendiniz mi karar verdiniz? </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-85303477211673321862019-04-07T11:26:00.001-07:002019-04-07T11:26:27.551-07:00Taze!<br />
Yeşil!<br />
Bahar!<br />
<br />
Blogumun ismini seçerken son kelimeyi <i>limon</i> olarak seçmiştim. Ekşi, sert kabuklu bir meyve olmasına rağmen ne de güzel yakışıyor her şeye diye, pek severim. Akşamüstü çayını mutlaka limonlu içerim, sodamı da öyle. Kebaptan pilava, pek çok yemeğe de sıkarım. Hatta ve hatta kek yaparken, bir fiske limon suyu mutlaka koyarım. Deyiş vardır ya "keyfimize limon sıktın" diye, hiç sevmem. Ne güzel, uyandırdı sizi demek ki bu limon ekşilikle, yeni, taptaze bir fikirle belki! Kaçıyoruz hemen yeniliklerden, değişimden. Kaçmayalım!<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://img-s1.onedio.com/id-533b2cf3b3ef1aab77dcdc6e/rev-0/w-635/listing/f-jpg-webp/s-5a490ca8c4ccf33d49231abb4db4e61b197bdfa0.webp" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="795" data-original-width="635" height="320" src="https://img-s1.onedio.com/id-533b2cf3b3ef1aab77dcdc6e/rev-0/w-635/listing/f-jpg-webp/s-5a490ca8c4ccf33d49231abb4db4e61b197bdfa0.webp" width="255" /></a></div>
<br />
<br />
Ben hayatım boyunca yenilikten kaçmanın tam aksi yönde oldum. Mühendislik okudum, ama arkeolojik kazılara da katıldım. İlk iş deneyimim sigorta sektöründe oldu -fiziki elektrik sigortası değil, bildiğiniz hayat sigortası... Gitar da çaldım, dans da ettim, yoga da yaptım... "Bir alanda uzmanlaşma" fikrini hayatta başaranlara hep saygı duydum, ama hep çok yönlülükten yanaydım. Böyle olmaya da devam edeceğim gibi görünüyor.<br />
<br />
Geçmiş deneyimlerimiz bugün kim olduğumuzu belirliyor. Bazen o kadar emin bir önsezi ile yaklaşıyoruz ki hadiselere, kendinden eminliğimize bizler bile şaşırıyoruz. Çünkü öğreniyoruz ve öğretmeli, öğrenmeliyiz. <b>Hayat milyonlarca farklı yoldan oluşan bir yolculuksa eğer, bizim seçtiğimiz yollardan geçmeyenlere kendi yolculuğumuzu anlatmak, geçmediğimiz yollardan geçenlerden birbirinden güzel yol hikayeleri dinlemek konusunda iştahımızı hep açık tutmalı, iştahımız kaçtığı noktada limonu sıkıp lezzetli bir kıvama getirmeliyiz öykümüzü. </b><br />
<b><br /></b>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://barefootservicesbelize.com/wp-content/uploads/2017/11/The-Roads-in-Belize-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" height="180" src="https://barefootservicesbelize.com/wp-content/uploads/2017/11/The-Roads-in-Belize-1.jpg" width="320" /></a></div>
<b><br /></b>
Eski yazılarıma şöyle bir göz attım, her bahar içim kıpırdanmış, daha çok üretmişim. Ben hep baharda çiçeklenen yolları seçmişim anlatmak için. Ya sen? Sen hangi yolları seçtin, hangi yokuşlarda tıkandın, hangi virajları alamadın, hangi orman yolunda tek başına ıssızlıkta kaldın? Keşfetmeye, öğrenmeye açık olmak için neleri taşıdın yanında, fazlalıklarından kurtuldun mu, yoksa hala taşıyor musun ağırlıklarını?<br />
<br />
Hadi hepsini anlat ve bu bahar hiç gitmediğin yollardan geç. Göreceksin, merakın da iştahın da kabaracak gün geçtikçe. Korkacaksın iliklerine kadar, ama anlayacaksın ki bilmediklerini keşfettiğin her an azalacak korkun. Dönüşecek yeni umutlara, heyecanlara...<br />
<br />
Güzel bir bahar, kıpır kıpır yeni heyecanlar diliyorum!<br />
<br />
<br />
<br />
<i>"You can cut all the flowers, but you cannot keep spring from coming!"</i><br />
<i>-Pablo Neruda</i><br />
<br />
<br />Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-30013565709826328912018-01-11T03:34:00.002-08:002018-01-11T03:34:58.236-08:00Zihnimizdeki Portre: Dorian Gray<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/20/e2/cb/20e2cbf02b2ebc27e262cd921e765f09.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="274" data-original-width="500" height="175" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/20/e2/cb/20e2cbf02b2ebc27e262cd921e765f09.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">'Şüphe, imanın başlangıcıdır.' - </span><i style="font-family: "Courier New", Courier, monospace;">Dorian Gray, Oscar Wilde </i></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ne kadar da düşündüğümüzün ters yönüne bir önerme, öyle değil mi? Şüphelendikçe, inancımızdan uzaklaştığımızı düşünürüz. Acaba, sanki, ama... Bütün bağlaçlar da hizmet eder; kemirdikçe kemirir içimizi düşünceler. Biz de inancımızı kaybetmeye daha yakınlaştığımızı, her bir düşünce bir yenisini doğurdukça kontrolü kaybettiğimizi hissederiz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Kaybolur muyuz? Yoksa, bütün düşünceleri Hansel ve Gratel'in hikayesindeki gibi arkamızda bırakır mıyız geri dönüşte yolumuzu bulalım diye, ipucu olarak? Bir düşünsenize, haksız mı Dorian Gray?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hayat sonsuz ihtimallerden ve seçimlerden oluşur. Bir ihtimali mümkün kıldığımızda ve onu yaşarken bulduğumuzda kendimizi, örneğin aşık olduğumuzda, geri kalan tüm ihtimalleri bir an için unuturuz. Yalnız kalmak, terk edilmek, aldatılmak, aldatmak... Ancak bu ihtimaller hayatın kendi oluşunda varlığını sürdürür. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bazen öyle anlar gelir ki, güven duygumuzun da önüne geçer, sahneyi teslim alır, sorular sorar, sorgular yapar şüphe.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Peki o zaman ufak bir şüphe duygusu, tüm ihtimaller gerçekleşebileceği için mi vardır; yoksa olası tüm ihtimalleri yok etme arzusundan mı doğar?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Zihninizin sesini iyi dinlerseniz, bu sinsi ve kuvvetli duygunun aslında sizi korumak için var olduğunu duyabilirsiniz. </div>
<div>
<br /></div>
<div>
Gönlünüzün ve aklınızın hep aynı yönü göstermesi dileği ile...</div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-55156993823497658822017-07-11T12:51:00.000-07:002017-07-11T23:16:32.764-07:00Kadın Olmak<div style="text-align: right;">
<br /></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i>Duştan çıkıp giyinirken telefonuna Güneş'ten üç mesaj daha geldiğini gördü Defne.</i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i><br /></i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i>"Babam bu şarkıyı dinleyip demlenirken, özellikle 'Ela gözlerinde menevişler var/Kor gibi dudaklar ve kızıl saçlar' sözlerinde efkarlanırmış. Zavallı annem de onun eskiden kızıl saçlı bir kadına aşık olup, onu hâlâ unutamadığını düşünerek gizli gizli ağlarmış."</i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i><br /></i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i>"Çocukken annemin neden kumral saçlarını hep kızıla boyadığını anlamazdım. Babam vefat ettikten sonra bir gün bana ve ablama bunu açıkladığında önce güldük, ama annemin ölmüş kocasının arkasından bile hâlâ acı çektiğini görünce sustuk. Annem hâlâ saçlarını kızıla boyatır."</i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i><br /></i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i>"Bir erkeğin sevdiği şarkıyla bile kendisini seven kadını yaralayabileceğini işte o zaman dehşet içinde anlamıştım. Aynı şey bir erkeğin başına gelseydi, bu şüphe gizli kalmaz, sızı yerini öfkeye bırakır, belki ayrılma nedeni olurdu. Neyse ki ben hakiki kızıl saçlı bir kadına rastladım da durumu kurtardım!"</i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i><br /></i></span></div>
<div style="text-align: right;">
<span style="font-family: "verdana" , sans-serif; font-size: x-small;"><i>(...)*</i></span></div>
<br />
Kadınlığı keşfetmek ve dişil enerji hakkında uzunca düşündürdü beni bu satırlar. Toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsız olarak, tamamen dişil enerjiye odaklanarak düşündüm. İster bir kadın vücudunda kadın olsun, ister bir erkek vücudunda; bu enerjiyi hisseden ve yaşayan canlılar hayata can verme enerjisiyle doğmuşlar. Renk katma, güzeli görme, iyileştirme, bakım verme... Ruh ve zihnen bu enerjiyle donatılmışlar. Yaratılışın içinde, bir de kusurları olmuş: hassasiyet.<br />
<br />
Bu ne bir ruhsal rahatsızlıktır, ne de bir duygu durum bozukluğu. Bu varoluş gereği kadının kendini içinde bulduğu bir davranış biçimi. Muhtemelen, baba yalnızca şarkının tınısından etkileniyor, mırıldanmak hoşuna gidiyordu. Hatta makamı gereği, içini bir efkar kaplıyordu. Ya da odaklandığı şey, hayalindeki kızıl saçlı eski sevgili değildi. Yalnızca sanatçının efkarıyla bir empati kuruyordu belki de... Ama anne, bunu sormaya bile cesaret etmeksizin saçlarını kızıla boyattı ve baba bunu belki hiç fark etmedi.<br />
<br />
Annenin gönlü yorgun, içinde bir sızı var. Ama dünyanın bundan haberi olmamış. O sızıyla yaşamış, üretmiş, değişmiş. Babaysa bu sızıyı görmemiş. Görse, bilse, müsaade eder miydi dersiniz? Temennim, eril enerjiye olan inancımdan ötürü bu sızıyı sarıp sarmalayıp güven içinde eşini bağrına basması yönünde. Ama yıllar geçmiş, baba göçüp gitmiş...<br />
<br />
Dişil ve eril enerjinin tam meridyen noktasında bir boşluk doğmuş işte.<br />
<br />
Boşluğu dolduran da dil olsa, muhabbet olsa, yorgunluk, küslük kalır mıydı sizce?<br />
<br />
Bu enerji boşluklarını doldurmadıkça, aksine içine girip kaybolmuyor muyuz konuşmadıkça?<br />
<br />
<br />
Kaybolmayalım.<br />
<br />
Yolumuzu hep, birbirimizden kuvvet alarak bulalım.<br />
<br />
Muhabbetimiz, sevdamız bol; gönüllerimiz hep bir olsun.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-size: x-small;">*Toprak, Buket Uzuner, sf. 401</span><br />
<br />
<br />
<br />
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-69630935623326401612017-03-04T11:34:00.002-08:002017-03-04T11:34:28.716-08:00Aç GözleriniHayat Whatsapp'tan ibaret değil. Belki Blogspot'tan ibarettir, kim bilir. Ama kafamızı kaldırmaya, baharın geldiğini fark etmeye ihtiyacımız var. Bütün bağlarımızdan, bağlılıklarımızdan kopalım haydi. Kendimizi doğaya ve dünyanın güzelliklerine adayalım.<div>
Yazasım kaçtı. Hangi doğa, diye düşündüm içimden. İşte bana bunu siz sattınız ve ben de bir güzel satın aldım. Olumsuz düşünce, insanı her yerde buluyor. Her umudunu, her ümitvar düşüncesini yok ediyor bir girdaba sokup. </div>
<div>
Eğer kendinizi ruhsal bir çöküntüde hissediyorsanız, hayatınıza aldığınız insanları bir analiz edin. Hayallerinizi, ümitlerinizi paylaştığınızda size sarılıyorlar mı? Bu retorik soruyu da aldı içine o girdap değil mi? Ne zaman bu kadar kötümser olduk? Ne zaman meşru oldu hayatı sevmemek? Ne zaman önem kazandı iyilik uğruna hayal kurmamak, mücadele etmemek?</div>
<div>
Hangi doğa, demişken... Güneş vaz mı geçecek doğmaktan sizin dünyanız karanlık diye? Cemreler düşmeyecek, bahar gelmeyecek mi? Deniz çağırmayacak mı yazın sıcağında?</div>
<div>
Vazgeçme... Sen de vazgeçme dostum, şu güzelim hayatın içinde var olmaktan. Bu bedbahtlığa, bu karanlığa ve kötülüğe teslim olma.</div>
<div>
Tek isyanım budur. Tek öfkem. </div>
<div>
Hizmet etme karanlığa, ruhunu ışıldat. Aydınlat. Yoksa bir anlamın kalmayacak. Yokluğa teslim, kurumuş bir omurilik sahibi olacaksın. Hiç bahar gelmeyecek bahçene, evine. Yok olup gideceksin.</div>
<div>
Zihnindeki o güzel ışıktan tutsan, yeter. </div>
<div>
Hayat Whatsapp'tan ibaret değil. İkinci cemre, suya düştü.</div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-74422183989603631562016-11-27T10:16:00.002-08:002016-11-27T10:16:44.281-08:00Müjdat: 1, Nietzsche:0!<div style="text-align: center;">
Birkaç saat evvel, içinde bir sürü tonton ihtiyarın olduğu bir rüyanın içindeydim. Baskı yok, stres yok, özensizlik yok... Ne <b>kötü</b>ye ne de <b>yokluğa </b>dair bir şey var. Her şey, iyinin ve güzelin etrafında dönüyor. Gösterişten uzak, abartılı sözler ve mübalağadan çok daha uzak bir yerdeydim. Eskinin kumpanyası tadında, şu çok özlediğimiz <b>samimiyet</b>in tam içinde: Sevgi Müzikali'nde.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-Sg9oE6NTJHY/WDsiM5TAfEI/AAAAAAAAAIc/KReoWkG_7-gS8jEUCntrUxJqEOTaxxEkwCLcB/s1600/sevgi-muzikali-karsiyakalilari-buyuledi.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="170" src="https://3.bp.blogspot.com/-Sg9oE6NTJHY/WDsiM5TAfEI/AAAAAAAAAIc/KReoWkG_7-gS8jEUCntrUxJqEOTaxxEkwCLcB/s320/sevgi-muzikali-karsiyakalilari-buyuledi.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Başroldeki iki koca çınar; Ayşen Gruda ve Müjdat Gezen, <b>umudun </b>ne olduğunu yeniden hatırlattılar bana. O eskimiş vücutlarının içinde hiç yaşlanmayan o muazzam ruhlarını, aşklarını, sevgiye duydukları hasret ve özlemi o kadar düzgün bir şekilde ifade ediyorlar ki... Sanırsın Sokrates 21. yüzyılda yeniden doğmuş da ikisinin vücuduna girmiş!</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Sevgi, emek, bağ, kuvvet, dostluk... Anlamını unuttuğumuz, hissetmeye hasret kaldığımız ne kadar kavram varsa bu akşam sahnede seyrettim. Hem de öyle aman aman bir sahne de değil, Kadıköy'deki küçücük Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda. Hem de öyle aman aman imkanlarla, gösterişli kostüm ve dekorlarla da değil, inanılmaz bilinmedik bir senaryoyla da... Bütün hadise, insanı insana anlatan kişilerin, sanatçılığı yalnızca meslek olarak görmemesi.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://3.bp.blogspot.com/-UeJU97Kf_HU/WDsiR59e9_I/AAAAAAAAAIg/lYeL8hkXK7cAc19ERoJpfLGe-bLQxwcgQCLcB/s1600/225px-Nietzsche187a.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://3.bp.blogspot.com/-UeJU97Kf_HU/WDsiR59e9_I/AAAAAAAAAIg/lYeL8hkXK7cAc19ERoJpfLGe-bLQxwcgQCLcB/s200/225px-Nietzsche187a.jpg" width="147" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sözüm sana meymenetsiz herif.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
İnsanı insana anlatma derdi olan kişilerin yazılarında, oyunlarında ve türlü eserlerinde korkmadan, usanmadan umudu aşılaması kadar muazzam bir şey yok. İnsan zaten karanlığa, karamsarlığa kapılmaya epey müsait bir varlıkken, insanı gülümsetmek, ağlatmaktan çok daha zorken; karanlık ve bedbaht hikayeler türetip nesillere aktarmak bir beceri değil. Asıl beceri, ruhun en derinine dokunmak. Ki bunu da gayet mükemmel yapan koca tontonları izledikten sonra, artık sırtım yere gelmez. Bıkmadan, usanmadan yürüyeceğim bu yolda.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Salondaki o hala hayata bağlılıkları devam eden, tiyatroya çiçek gibi hazırlanıp gelen tonton ihtiyarların arasında bu deneyimi yaşamak da paha biçilemezdi. Özenip, bezenip, o kırışmış buruşmuş ciltleriyle umudun peşinde koştuklarını gördükten sonra, daha ne denebilir ki...</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://2.bp.blogspot.com/-8a4A1u4Doig/WDsij8B8YsI/AAAAAAAAAIk/ZgamoYpc08I8OJy760qKUpOcYSCEICz5wCLcB/s1600/aysen-gruda-nereli.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="132" src="https://2.bp.blogspot.com/-8a4A1u4Doig/WDsij8B8YsI/AAAAAAAAAIk/ZgamoYpc08I8OJy760qKUpOcYSCEICz5wCLcB/s200/aysen-gruda-nereli.jpg" width="200" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br />Kazanan takımı alkışlıyoruz!</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-PvuVBM0xNDA/WDsikK4oMRI/AAAAAAAAAIo/Ccp_UggB2Q4z7cA0WIkji4W0d2KOb4GgwCLcB/s1600/mujdat-gezen-biyografisi-785.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><br /> <img border="0" height="148" src="https://4.bp.blogspot.com/-PvuVBM0xNDA/WDsikK4oMRI/AAAAAAAAAIo/Ccp_UggB2Q4z7cA0WIkji4W0d2KOb4GgwCLcB/s200/mujdat-gezen-biyografisi-785.jpg" width="200" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
İyi ki varsınız!</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-67875467959328846532016-09-17T15:57:00.001-07:002016-09-17T15:57:59.632-07:00Bayram Şekeri<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Dolunaymış, Venüsmüş, yok efendim Ay tutulmuş nefesler kesilmiş! Her ne olduysa, şu birkaç günde kafamın içinde dolanıp duran çok sayıda duygu ve düşünce bir araya gelip çıkış noktası bulmaya başladı. Bazen kendimi odamı düzene sokmak isterken buldum, bazense yatağımın üstünde uzanıp öyle saatlerce hayal kurarken. Hayır efendim, bunların hiçbirinin sebebi gezegenlerin hareketi değildi; yalnızca internet paketim bitmiş ve sosyal medyadan biraz olsun uzaklaşma şansı elde etmiştim o kadar! İnanılmaz bir deneyim, ruhum bir bebek poposu kadar yumuşadı inanın ki... </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Kendime ayırdığım bu minik vakitlerde insanları düşündüm; sevdiklerimi ve hayatıma bugüne kadar girip çıkan <i>diğerleri</i>ni... Anlamsız bir çabayla kendimi yorduğum ve telaş içinde herkesi mutlu etmeye gücümün olduğuna inandığım o günleri anımsadım. Sonrası içsel kahkahalara eşlik eden minik delilik halleri... Kimseyi kendi küçük dünyamda ötekileştirmediğim sürece kendime verdiğim zararı da düşündüm. Esas delilik insanları memnun etmek uğruna kendinden vazgeçmek mi, yoksa bu hatanın geride kaldığına memnun olmak mı dersiniz? Ah keşke yapabilsek, keşke herkesi varlığımıza memnun edecek bir sihirli değnek olsa elimizde. Ancak gelin görün ki en kutsal varlık olan Tanrı dahi pek çok memnuniyetsiz insanoğlu topluyor etrafında. İnsanoğlunun etkileme gücü nereye kadar gidebilir? Eh, öyleyse bazen birkaç tahta eksiltmenin zihinsel dengeyi kurmada faydası olsa gerek. Jenga gibi düşünün.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Deneyimler, yaşanmışlıklar ve öğrenilenlere binlerce şükür olsun. Büyümek sancılı evet, ancak ürünleri keyifli olan bir evreler zinciri. Asla da bitmesin, düşe kalka öğrenelim her şeyi. Kirlenelim, sonra temiz kalmanın ne demek olduğunu anlayalım. Ağlayalım, sonra bitsin gözyaşlarımız ve bir damlasının bile anlamının ne denli büyük olduğunu hissedelim. Kaslarımız geliştikçe gelişsin, manevra kabiliyetimiz arttıkça artsın.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Yeter ki hamlaşmayalım, bu zihinsel egzersizler bir yaşam biçimi haline gelsin. Buna da en çok Aristo mutlu olsun.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/564x/50/45/7c/50457c469c81583ff281f2b6ca9ee377.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><img border="0" height="316" src="https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/564x/50/45/7c/50457c469c81583ff281f2b6ca9ee377.jpg" width="320" /></span></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<i><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;"><br /></span></i></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<i><span style="font-family: Georgia, Times New Roman, serif;">Nice mutlu bayramlara!</span></i></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-51277402981627805052016-07-08T08:14:00.000-07:002016-07-08T08:14:11.359-07:00Under Construction: Taze Yeşil bir Limon<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">İlhamın ne zaman geleceği belli olmuyor. Sanki insanın zihni ayrı bir form buluyor kendi bedeni dışında da, geliyor parmakları çeke çeke insanı yazmaya iteliyor. Bu acayip bir şey… O an bir sınır oluyor dışarıdaki dünya ve vücut arasında; ten dışında bir sınır. Zihinden bir zırh mı demeli, ne demeli bilemiyorum. Büyük yazarların, şairlerin o sınırda günler, gecelerce belki de hayat boyunca yaşadığını zannediyorum.</span><br />
<span style="font-kerning: none;"><br /></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">Genellikle de bu <i>yazma itici kuvveti </i>olarak tabir edilen dürtü, insan analitiğinin en yoğun çalışması gereken zamanlarda ortaya çıkıyor. Örneğin, bir projenin sonuna yaklaşırken, sınav döneminin en yoğun anlarında ya da bir ödevi yetiştirmek için 20 dakika kaldığında… Bütün bu mantıksal, gündelik koşuşturmacalar en hararetli hâlini almışken, içeriden bir dürtü ses veriyor: ‘beni yaz’. Çoğu zaman da uyumak ve uyumamak arasında gidilen o süreçte… Yataktan da çıkamazsın, düşünmekten gözlerini de kapayamazsın.</span><br />
<span style="font-kerning: none;"><br /></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">Öyle arada kalıyor insan işte çoğu zaman. Yakaladığındaysa o anlardan bir tanesini ufak bir not kağıdına, telefonuna ya da şanslıysan uzun süreli hafızana; o zaman biriktirmeye başlıyorsun işte küçük pokemonlarını. </span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">Yaz tatili, bu anlamda en kuru ve fakir zamanlardır benim için. Çünkü ne analitik manada, ne de duygusal manada bir koşuşturmacam vardır bedenimde. Boştur zihnim, değilse de alenen boşalmak istemiştir, yeniden başlatılmıştır. Güncellemeye hazırlanıyordur. Unutmuştur.</span><br />
<span style="font-kerning: none;"><br /></span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">Unutmaksa en büyük özgürlük… İnsana verilmiş en büyük kabiliyetlerden biri. Çok sevdiğim şarkı yazarı ve vokali Jason Mraz’ın benim için çok anlam ifade eden o sözlerinde söylediği gibi ‘tazeliği vurgulamak’ bir özgür ruhun en temel prensibi olsa gerek. Hatırlama&unutma siklusu çevresinde yaşanan bir hayat boyunca, en çok da hatırlama ve unutma anlarından besleniyoruz. Arada kalan zamanlarsa, işte tazeliklere yer açtığımız verimli araziler. Bünyedeki bütün duygulardan sulama sistemi ve gübreleme… İşte orada bir şeyler yeşeriyor, oralar eskiden dutluk olan, şimdilerdeyse parklar bahçeler (hayır AVM veya rezidans değil) olan bir yere dönüşüyor. Oksijen! Taptaze nefes!</span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span id="goog_1062889282"></span><span id="goog_1062889283"></span><br /></div>
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">Geçtiğimiz yıl, bana kimlerin nelerin ‘beni yaz’ dediğini maalesef ki unutmuş bulunuyorum. Bu da bana hayatımın en değişken zamanı olan mezuniyet zamanımda bahşedilmiş güzel bir armağan olsa gerek. Tamamdır, unutabilirsin, şimdilik müsaade var. Yalnız, bağlı bulunduğunuz bankaların hiçbir zaman peşinizi bırakmadığını bilirsiniz ya hani, bu da öyle bir şey. Vadesiz hesabımı kapattığımı zannederken ben, şimdi bir de baktım ki, uçsuz bucaksız yatırımlar peşinde bir küçük ölçekli işletme olmuş zihnim. Bırakmıyor. Borsayı takip etmemi, lugatı daha iyi öğrenmemi ve çeşitli enflasyon ve deflasyonlara ayak uydurabilmemi istiyor artık benden. Yalnızca harçlıklarımı sakladığım bir kumbara olmaktan çıktı bu oluşum benim için. </span></div>
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">Ah, sevgili okuyucularım, yani anlayacağınız üzere, bir kabuk değiştirme evresini daha geride bırakıyor, sizlerle daha da bambaşka lezzetlerde buluşmayı umuyorum. Kalem&kağıtla ilişkimizin bol, telefonlarımız kadar insanoğlu ruhuna da dokunduğumuz, akşam serini ve günbatımı dolu, deniz sonrası rehaveti kadar dinlenmiş ve insanın içine tazelik veren çilekler gibi koktuğumuz bir yaz diliyorum.</span></div>
<br />
<div style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); -webkit-text-stroke-width: initial; font-family: Helvetica; font-size: 11px; line-height: normal;">
<span style="font-kerning: none;">Esenlikler dilerim… </span></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-22625344555334461972015-11-15T07:59:00.000-08:002015-11-15T15:12:17.658-08:00Genç bir ebeveyn olabilir misiniz?<div style="text-align: center;">
Uzunca bir aradan sonra, yazmayı bu kadar özlemişken, merhaba!</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://trapress.net/wp-content/uploads/2015/10/HELLOWORLD.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://trapress.net/wp-content/uploads/2015/10/HELLOWORLD.gif" height="137" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Umarım her şey gönlünüzce geçiyordur. Bugünlerde pek çok arkadaşımın 'Ay resmen bunaldım!' dediğini çok sık duyar oldum. Ben de pek farklı sayılmam malum; okul, kariyer planlama telaşları, projeler... Kendimize vakit ayırmak epey güçleşti.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Özlemek demişken, ilkokulda mı kaldı şu meşhur 'Şairin çocukluğuna duyduğu özlem' teması?</div>
<div style="text-align: center;">
Yoksa her birimiz bu hissi yaşıyor, gece başımızı yastığa koyduğumuzda bize ninni okunan günleri anımsıyor muyuz? Ya da unuttuk mu, sanki hep yetişkinmiş gibi büyük bir stres ve sıkıntıyla mı uyuyoruz? Hakkımız yokmuş gibi o günleri hatırlamaya, içimizi ısıtmaya...</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Geçtiğimiz gün bir sınavıma yetişirken, iktisat fakültesinin merdivenlerinde 5-6 yaşlarında, koşmaktan yanakları kıpkırmızı olmuş bir çocuk elindeki kağıt uçakla oynuyordu. Bir o yana, bir bu yana koşturup zıplıyordu. Düşünsene, tek derdi elindeki uçaktı! Bizse sınava yetişmeye çalışıyor, büyük bir korkuyla sınıfa doğru ilerliyorduk. Ne o, ileri düzey elektromanyetizma... Hadi canım! O çocuğun içindeki mis gibi hissi verebiliyor muymuş üç katlı integraller? Karnındaki o heyecanı, merak duygusunu, keşfetme arzusunu...</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Koskoca Maxwell'i iki cümlede yerle bir etmek istemiyorum tabii. Aksine kendisine büyük bir hayranlığım var. Onun o muazzam hesapları olmasaydı belki de ışık nedir bilmeyecektik, telekomünikasyon diye bir şey olmayacaktı bile. Ancak maalesef bütün bu hesapların sonuçları olan modern dünya, bize kazandırdığı her şeyin yanında içimizdeki kağıt uçakları alıp götürüyor gibi hissediyorum. Niyetim de pesimistlik yapmak değil, bunu hatırlamanın verdiği huzuru sizlerle paylaşmak.</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/5/57/James_Clerk_Maxwell.png/225px-James_Clerk_Maxwell.png" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/5/57/James_Clerk_Maxwell.png/225px-James_Clerk_Maxwell.png" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bkz.: Koskoca Maxwell</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Sadece o sahneyi kafanızda bir canlandırın isterim. Derin bir nefes gibi ferah değil mi?</div>
<div style="text-align: center;">
Özgürsün sonuçta o dünyada. Yalan yok, bıkmışlık yok, güven var... En önemlisi de 'merak' var. Merakı kaybettikten sonrası bir biyonik yaşam demişti bir arkadaşım. Ne kadar da haklı. Sonunda ne olacağını pek de 'hesaplamadan' direk duygu dünyandan geldiğince hareket etmek belki de en büyük ihtiyacımız. Yıllar yılı alıştığımız sistem bizi türlü türlü hesaplar yapmaya ve mükemmeliyetçi olmaya sürüklüyor olsa da, belki de sürüklendiğimiz bu yolda diretmek zorunda değilizdir. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Belki özgür olmaya bizim de hakkımız vardır?</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bunları düşünmeye, yoğun bir şekilde 1 Kasım seçimlerinden sonra başladım. Sonuçtan memnun olmayan %50'den bir vatandaş olarak, bundan bir o kadar da umutsuzluğa sürüklenmemeye gayret ettim. Bunun için de o özgür çocuğun sesini dinledim. Çünkü en sağlam inanç, onun o merak dolu yüreğindeydi. Sonrasıysa zaten bilim, tarih ve hatta matematik önünde kaybettiklerine emin olmanın haklı huzuru... Tavsiye ederim, lütfen böyle düşünmeyi bir deneyin: Aklın yolunda, rasyonel bir bakış açısının önünde, her bir aydınlık zihnin içerisinde, bilimsel olarak ispatlıdır ki, haksızdırlar. Bunun o özgür huzurunu hissetmeyeli epey zaman olmuştu.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Lütfen bu zindandan kendinizi kurtarın.</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Ursula Le Guin demiş ki; <i>"Bir nesil, bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yaşıyor. Bir sonraki nesil cahil olduklarını bile bilmeyecek çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler."</i></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://www.nappertime.com/wp-content/uploads/2014/05/ursula-le-guin-crop.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://www.nappertime.com/wp-content/uploads/2014/05/ursula-le-guin-crop.jpg" height="320" width="273" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ursula ablacığım, ağzına sağlık.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Cehalet, o anlamda mutluluk değildir yani. O anlamdaki cehalet de mutluluk değildir. O mevzu çook başka. Bilmek de belki sonuna kadar kesinlikte mümkün değildir, ama merak ve gerçek bilgiye ulaşma arzusu, merakı, o içi gıcıklayan his mutluluğa giden yoldur. Bütün bilinmeyenler sıfırlanır, "doğrusal" bir denklem elde edilir.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Yani napıyoruz biliyor musunuz? Şimdi alıyoruz bütün çocuk hallerimizi, onlara güzel birer ebeveyn oluyoruz. Soruyoruz, sorguluyoruz. Merakla etrafımızda olan biteni inceliyoruz. Bütün bunları o güzel özgürlüğümüze olan özlemimizden gaz alarak yapıyoruz. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Eminim güzel günler göreceğiz.</div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-69460086594880813682015-08-21T10:32:00.001-07:002015-08-21T10:32:14.292-07:00Sanat Güneşi <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe width="320" height="266" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/BeSV2rHLvHA/0.jpg" src="https://www.youtube.com/embed/BeSV2rHLvHA?feature=player_embedded" frameborder="0" allowfullscreen></iframe></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #ea9999; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><i style="background-color: #4c1130;">Kim bilir kaç çift gözden damlalar süzüldü bu şarkıda, kaç kişi hüzünlendi, o derinin içine işlemiş sızıyla kimler savaştı... Üzerine bir şey yazmak, haddime değil diye düşünüyorum.</i></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #ea9999; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><i style="background-color: #4c1130;">Yalnızca, Zeki Müren'in hayatıma dahil olduğu gün olarak bugünü kaydetmek istiyorum.</i></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #f4cccc; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><i style="background-color: #4c1130;">Hepimizin ufkunda doğan gözler vardır, </i></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="color: #f4cccc; font-family: Courier New, Courier, monospace;"><i style="background-color: #4c1130;">hasretler bitmez efenim.</i></span></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-69404185457201368372014-01-23T06:30:00.001-08:002014-01-23T06:31:46.624-08:00Sherlock Lobisi<div style="text-align: center;">
İngilizlerin yaptığı işlere hayran olmamak elde değil tabii ki. Dünyanın en burnu havada milleti olmalarına rağmen, içlerinden dünyanın en merhametli insanlarından kurulmuş olan <i>Beatles</i> çıkabiliyor <i>(Paul McCartney kendini beğenmişlik düzeyini ihmal ediniz)</i>. Genel olarak bu süper ego sanıyorum sanatsal anlamda işlerine çok yarıyor. Hayatımızın içine bir şekilde girmeyi ve kalıcı olmayı başarıyorlar. <i>Harry Potter, Lipton, Elton John... </i>Eklemek istersek dahasını da buluruz büyük ihtimalle. Belki çok fazla değil, ama var olanların etkisi büyük oluyor İngiliz ürünlerinin.</div>
<div style="text-align: center;">
ve <b><i>Sherlock Holmes</i></b>...</div>
<div style="text-align: center;">
Sherlock Holmes, yazar Sir Arthur Conan Doyle tarafından Sanayii Devrimi esnasında muazzam bir şekilde yaratılmış, üstün kabiliyetli bir İngiliz dedektif. Aynı zamanda da çok fonksiyonlu bir sosyopat. Zaten karakterin kendisi mükemmel ötesi. Bu nedenle de yaratıcı senarist bulamayan, bulmaya üşenen yapımcı ve yönetmenler için harika bir rezerv kurgu olmuş yıllar boyu. Sherlock Holmes rolünde de zamanının ünlü aktörleri görülmüş.</div>
<div style="text-align: center;">
Gelelim bizim Sherlock'a. Nam-ı diğer Benedict Cumberbatch yani. İngilizlerin ellerine geçen, içinde ışık gördükleri malzemeyi 'Alın size harika bir şey bulduk' diye sunmasına tüm dünya insanları olarak bittiğimizi zaten başta da belirtmiştik. Adamlar resmen yeteneği olan herkesi, güzel/çirkin, erkek/kadın/gay, sevimli/sevimsiz ayırmaksızın, kaygısızca mükemmel prodüksiyonlarla gözlerimizin önüne sunuyor. </div>
<div style="text-align: center;">
Benedict Cumberbatch mükemmel bir aktör ve centilmen ötesi bir insan profili çiziyor. Kendisinin oyunculuk kabiliyetine de hayranım, sadece Sherlock için konuşmuyorum. İnsan bir lakayıt olur, insan bir küfreder, yok anacım. Adamın buz gibi bakışlarından asalet akıyor. </div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://31.media.tumblr.com/tumblr_lb344btJ6E1qdojd4o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://31.media.tumblr.com/tumblr_lb344btJ6E1qdojd4o1_500.jpg" height="320" width="252" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Harper's Bazaar dergisi çekimlerinden</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bir parantez açayım, <i>Meryl Streep</i> ve <i>Julia Roberts</i>'ın başrollerini paylaştığı<i> August: Osage County</i> filminin çekimleri esnasında, Meryl Streep tarafından mimlenmiş kendisi. Şöyle ki, Meryl ablamız <i>'Filmimiz bir aile filmi. Gelin bu sıcaklığı seyirciye yansıtmak adına bütün ekip olarak bir kır evinde kalalım çekimler esnasında. Böylelikle birbirimize alışmamız daha hızlı ve çabuk olur.</i>' şeklinde buyurmuş. Ekip de tamam demiş, harika olur. Ancak içlerinden birisi şehir merkezinde bir otelde kalmayı daha uygun bulmuş. <b>Benedict Cumberbatch!</b> Kesinlikle takdirle karşıladım bu davranışını. Bir insan şeklini hiç mi bozmaz. Gelememiş öyle yapmacık bir samimiyete, rahat hissetmeyeceğini bildiği yerde duramamış. Kendi standardı lüks bir otelse, lüks bir otelde kalacağım demiş.</div>
<div style="text-align: center;">
Ama gel gör ki, kendisi ilk görüşte 'Kim yahu bu uzaylı?' dedirtiyor. Sonra güzel pişirme teknikleriyle bize alıştırılıyor. O asaleti, katılığı ve kabiliyetleri, Jaguar servis arabasına bindirilirken, hayran olunası aksan sosunda da gezdirildikten sonra, <i><b>bon apetit! </b></i></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m7a2ed0kIC1qf2x39o1_500.png" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://25.media.tumblr.com/tumblr_m7a2ed0kIC1qf2x39o1_500.png" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Bir de grafikte görelim, adeta exponential.</td></tr>
</tbody></table>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Zamanla alışıyor göz de. </div>
<div style="text-align: center;">
Sherlock rolü de üstüne yapıştıkça, daha da bir çekici oluyor. Elmacık kemikleri, hep ışık vurdurdukları donuk yeşil gözleri, çemçük (<i>evet koca asil adam çemçük, hay allah çok utandım bu söylemden!) </i>konuşması ile, gönüllerimize taht kuruyor. Pek çok kız arkadaşımın da bana bu konuda katıldığına eminim.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bu iş dış mihrakların beynimizi meşgul etme işi mi, nedir? Hep Sherlock lobisi bunlar, hep...</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Afiyette kalın! </div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-90405378697267260022014-01-05T11:36:00.001-08:002014-01-06T08:34:12.796-08:002014<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://www.newyear-2014.net/wp-content/uploads/2013/11/new-year-wallpapers-new.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://www.newyear-2014.net/wp-content/uploads/2013/11/new-year-wallpapers-new.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Yeni yıldan dileğim nedir, bir düşüneyim.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
O kadar fazla birikmiş dileğim var ki, gerçekleşmediği halde tekrarladığım, yeni bir dilek bulamıyorum 2014 için.</div>
<div style="text-align: center;">
Şöyle bir kafamızı temizlesek de rahatlasak mesela. Hayal etsenize, kafanızın içindeki bütün sorunları, alakasız düşünceleri, kafa karışıklıklarını saçmışsınız yere, çöpe atıyorsunuz gereksiz her detayı. </div>
<div style="text-align: center;">
Böyle diyorum da, odamdaki çekmecelerden bile kaç sene öncesinden kalmış, ne işe yaradığı belli olmayan eşyalar çıkıyor. Asla da atmaya kıyamıyorum. 'Bu elbet bir gün işime yarar.' </div>
<div style="text-align: center;">
E peki, yarasaydı bu kadar uzun bir zaman zarfında zaten yaramaz mıydı? Niçin durup duruyor orda, doluluk yaratıyor, yeniye yer kalmıyor, tıkıştırmak zorunda kalıyorum? <span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Düzgün saklayamadığım için yeni eşyalarım da çabuk eskiyor. Ne bileyim, 6 sene önce, çocuk yaşta çok sevdiğim ama şimdi üzerime olmayan bir kazağım, lise eteğim, absürd bir tükenmez (ama tükenmiş, belli) bir kalem... Nedir işlevleri? </span></div>
<div style="text-align: center;">
Sanki o kazağı atarsam, bütün çocukluğum bir anda yok olacakmış gibi mi geliyor nedir. Size de oluyor mu böyle?</div>
<div style="text-align: center;">
Hayat da böyle bir şey değil mi? Belli bir kapasitesi olan, ama eskiyi içeride tuttukça bir türlü yeni fikirlere, objelere, insanlara, duygulara yer bulamadığımız bir küme. </div>
<div style="text-align: center;">
Neleri atmak lazım kafadan? Hiç öyle uzun bir keşfe çıkmadan, cesur ve radikal bir şekilde, tabir caizse çatır çutur, patır kütür bir şekilde, işe yaramayan, vadesi dolmuş, tükenmiş, insanı yoran fikirleri, sadece Facebook listesinde bulunup onun dışında bir iletişim kurulmayan insanları, yıl olmuş, arayıp sormayan eski arkadaşları, kalbini kıran eski sevgiliyi, çocukluğundan kalmış mükemmel bir balerin olma hayalini...</div>
<div style="text-align: center;">
Hepsini at.</div>
<div style="text-align: center;">
Odanı düzenle, düzenlerken de hayal et, bu fikirlerden kurtulduğunu. </div>
<div style="text-align: center;">
Hafiflemiş hissediyor musun?</div>
<div style="text-align: center;">
Ben de öyle.</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Hepimize sağlık, mutluluk ve şans dolu bir yıl diliyorum.</div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://lh3.googleusercontent.com/-19PSYEegYko/UsrZu54dO4I/AAAAAAAAAGQ/o6AT4ienWPA/s640/blogger-image-410505726.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="220" src="https://lh3.googleusercontent.com/-19PSYEegYko/UsrZu54dO4I/AAAAAAAAAGQ/o6AT4ienWPA/s320/blogger-image-410505726.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both;">
<br /></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-29216872692178104402013-07-16T12:59:00.000-07:002013-07-16T13:20:10.270-07:00Benim Hac'ım Barcınhöyük'tür<div style="text-align: center;">
<b>Her şey nasıl başladı?</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
2013 Bahar döneminin ortalarına doğru, kafamın içinde çılgın sorular vardı. 'Acaba sosyal bir bölümde okusam, mühendisliği bıraksam mutlu olur muyum?' 'Acaba okulu bıraksam mı?' 'Gastronomi mi okusam?' 'Hostes mi olsam?' falan filan... Sağolsun ilk dönem HUMS dersini almış olduğum dünya tatlısı hocamız Ivana Jevtic bu kafa karışıklığım konusunda imdadıma yetişti. </div>
<div style="text-align: center;">
'Hocam' dedim, 'ben ne yapsam? Arkeolojiye çocukluktan beri epey ilgim var, acaba geçiş mi yapsam?' Kendisi de, böyle bir kararı almadan evvel arkeologların çalışma ortamını görmemin sağlıklı olacağını belirterek Rana hocamızla görüştü ve kendisinin yönetimindeki bir kazıya gidebileceğimi söyledi. Böylelikle ben de geçtiğimiz hafta 4 günlüğüne bahsetmiş olduğum Yenişehir, Bursa'daki Barcınhöyük kazısına katıldım. (Ayrıntılı bilgi için: <a href="http://www.nit-istanbul.org/BarcinHoyukExcavationstr.html"><i>http://www.nit-istanbul.org/BarcinHoyukExcavationstr.html</i></a> ) </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>İddia ediyorum, en sıcakkanlı meslek grubu arkeologlar!</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Kazı evimiz, kazı alanına 15 dakika mesafedeki Uludağ Üniversitesi Meslek Yüksekokulu, Hacı Halil Orhan Öğrenci Yurdu idi. Yurdun bir binası tamamen kazı ekibine tahsis edilmiş, her şey ona göre planlanmış durumdaydı. Her gün sabah 5'te ilk kahvaltımızı edip, 5.40'ta günün ilk ışığının eşliğinde kazı alanına servisle hareket ettik. 6'da işbaşı yaparak, 9.30'daki molada ikinci bir kahvaltı ve bitiminden 11.30'daki 15 dakikalık molaya kadar hummalı bir çalışma... 13.30'da da paydos vakti. Fakat bu nasıl bir enerji... Düşünün, etrafınızda dünya tatlısı birçok insan, son derece disiplinli bir şekilde tarihin derinliklerinden parçaları günyüzüne çıkarmak için çalışıyor. Hepsi de birbirinden güleryüzlü ve koordineler. İnsanın çalışmayı bırakası gelmiyor. Kazdıkça kazası, hiç durmayası geliyor!</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Kazı evine dönüp yemeğimizi yedikten sonra 5'e kadar bir dinlenme molası ve ardından bir evvelki günün yıkanmış&kurutulmuş buluntularının gruplanıp, sınıflandırılması, etiketlenmesi, ve bilgisayara geçirilmesi... 7'de akşam yemeği ve ardından bahçede çay&kahve eşliğinde güzel bir muhabbet... Yok yok, tatile gitmedim ben, aman karışmasın. Bilime hizmet ettim, öyle geldim. Hem egosu küçük, kalbi büyük bu güzel insanlarla aynı ortamı paylaş; hem de alanda senin de çalışmana izin versinler. Yok canım! Rüya değildi değil mi? </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<b>Geçmişin gerçekliği</b></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Toprağın anlatacak çok öyküsü var, ben de ninni dinler gibi dinledim anlayacağınız. İlk buluntumu bulduğumdaki sevincimi tarif etmeye sanırım kelimeler yetmeyecek. 'Taş devri' kavramı önceleri kafamda sadece Fred Çakmaktaş ve Barney Moloztaş'ı anımsatırken, şimdi onların kullandığı çömleklere, taktıkları boncuklara, hayvanlarının kemiklerine dokunmuş olmak... Gerçekliğine inanmamı sağladı. O insan da senin, benim gibi... O olmasaydı, sen de olmayacaktın...</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
İşte böyle...</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Benim Hac'ım da Barcınhöyük'tür. </div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
Bu imkanı bana tanıyan herkese, orada tanımış olduğum bütün güzel insanlara çok teşekkür ederim.Kocaman öpüyorum!</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
(Elime geçen fotoğrafları da yakında yükleyeceğim :) )</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-86837536321288596932013-06-03T15:40:00.000-07:002013-06-03T15:40:34.268-07:00Neler oluyor?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://pbs.twimg.com/media/BL3bh-mCcAEoflk.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="238" src="https://pbs.twimg.com/media/BL3bh-mCcAEoflk.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
Ankara polisi, insanları daha rahat dövebilmek adına kasklarını boyamış. Çünkü kask numaralarıyla şikayet edebilme hakkı vardı halkın. Onu da ellerinden aldılar. </div>
<div style="text-align: center;">
Gözünü kaybeden oldu, kolları, bacakları kırılan... Boğazları sıkılan, saçları çekilen, oradan oraya sürüklenen...</div>
<div style="text-align: center;">
Polis jipiyle ezilen yaşıtlarım... </div>
<div style="text-align: center;">
NELER OLUYOR? NASIL OLUYOR?</div>
<div style="text-align: center;">
Bir tek kişi duymuyor: 'ağaç', 'aşırı uçlar', 'marjinal grup', 'aman muhalefetin işleri'...</div>
<div style="text-align: center;">
ve en sonunda:</div>
<div style="text-align: center;">
'Dur ben bir Fas'ta masaj yaptırayım geleyim.' </div>
<div style="text-align: center;">
Kör değil, sorun aktarım sorunu da değil, ama bize bir şey anlatmaya çalışıyor. Gücün kendinde olduğunu, ondan korkmamızı istediğini...</div>
<div style="text-align: center;">
Tıpkı küçükken oyun oynadığım mızıkçı arkadaşlarım gibi, özür dilemiyor. Ben de o arkadaşlarıma kızdığım gibi, duruma yine kızıyorum: YAHU SENDEN ÖZÜR MÜ BEKLEYECEĞİZ?</div>
<div style="text-align: center;">
90lar gençliği olarak, apolitiğiz neredeyse genel olarak. Siyasete en yaklaştığımız anlar, arkadaşlarla konuşacak konu sıkıntısı çektiğimizde memleket meselelerini tartışıp, bir türlü çözüm bulamadığımız anlar.</div>
<div style="text-align: center;">
İşte o anlar zihnimizi kurcalarken, ulusal bir stres atmaya döndü olay.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://24.media.tumblr.com/a86a1f0c2b4458098d7244909a62d70c/tumblr_mns1yc15wv1ste14ro1_500.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://24.media.tumblr.com/a86a1f0c2b4458098d7244909a62d70c/tumblr_mns1yc15wv1ste14ro1_500.png" width="274" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
'Sağduyu' kelimesini duymaktan yoruldum artık. Tabii ki polisin bu aşırı şiddetine ve hatta gizlemeye çalıştığı lakin bizlerin bir şekilde ulaşabildiği şiddet öykü ve görüntülerine tepkimiz, şiddetle olmamalı. Tabii ki eylem yapılacaksa, eylem şiddet içermemeli. Ama zaten ortalıkta eylemcinin yarattığı bir şiddet yok. Eylemci ilk gün gitti, kitabını okudu, gitarını çaldı. Sen saldın polisini gaz sıktırdın üstlerine. Ülke ayağa kalktı, sokaklara döküldü. Dünyanın gözü hemen çıkar arayışlarıyla üstümüze döndü. Bu sağduyu çağrısını kime yapıyorsun sen? Zaten ortalık sakin, sen ortalığa -allahım yine meşhur kelimelerden- 'provakatörlerini' katmasan... </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Dünya duydu, sen duymadın be başbaş... Kulağı her milli bayramda hastacık olanlar bile duydu, ayol Sultan Süleyman duydu, bir sen duymadın! </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Neyse şekerim, sen bir masajını yaptır. Güzel bir dinlen... Biz de '3-5 çapulcu, 3-5 güne sen gelene kadar' artık ülkeyi mi taşırız, naparız bilmiyorum ama sakinleştiririz ortamı. Yeter ki senin istediğin olsun. Aa tabii ki vatandaşın görevi senin isteklerine itaat etmek, ne diyorsun...</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Masumuz, sonuna kadar. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Senin de bu olanlardan daha fazla çıkar sağlayıp da, olayı kendi seyrine çevirmene izin vermeyeceğiz. Rejim cumhuriyettir, demokrasidir. Sen zikretmesen de, bu rejimin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Ama canım, sana bir şey daha söyleyeyim, biz İran'a benzemeyiz.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
'İran halkı buğday tarlası gibidir, rüzgar eser, eğilirler, yine dirilirler.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Biz Türklerse çınar ormanı gibiyizdir, rüzgarda ağaçların yaprakları dökülür, fakat köklerimiz baki kalır.'</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Diyeceğim o ki, diktatör dedik diye üzme kendini. Diktatör olabileceğin ortama sahip değilsin zaten. Burada inkar ettiğin demokrasi var, marjinal diye hitap edip ihya ettiğin bir %50 var sana oy vermeyen. Öyle kolay değil diktatör olabilmen. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Özgürlüğümü geri ver, kezzaptan hayallerini bir kenara bırak başbaş.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-59871688483012509252013-05-14T14:38:00.002-07:002013-05-14T14:38:32.925-07:00Yağmurla Gelen Ahşap KokusuYağmurlu, kapalı bir gündü. Ama insanı uyandıran bir serinlik vardı, bir nem. Böyle havalarda sanki daha çok sevdiğim şarkılar var ve bu şarkıların içinde bolca mi minör var, tesadüf...<br />
Böyle havalarda daha net duyulan notalar var, daha anlaşılır olan şarkılar. Dinleyin bakın, göreceksiniz. Belki çoktan gördünüz, ama yine de söyleyeyim dedim.<br />
Her havanın kendine ait bir şarkısı var. Tıpkı her duygusal durumun bir şarkısının olduğu gibi... Örten ve birebir bir fonksiyon bu duygu-müzik eğrisi... Evet, ben bir mühendislik öğrencisiyim. Ama bunu buraya karıştırmayacağım.<br />
Hele ki o ahşabın o mis kokusu yok mu... Beni benden alıyor, diyor ki 'İlkbahar geliyor, hazırlan.' biraz daha ısınıyor ve sonra yaz... Şıkır şıkır bir deniz ve şıpır şıpır ayaklarım suda...<br />
Şarkılar dedik ya, iyi ki varlar. Uzun uzak yollara, bilinmedik duygusal maceralara yolculuk ediyoruz sayelerinde. Biz de birer şarkı oluyoruz, beste ve güfte ruhumuzun en derinlerine ait... Dinliyoruz, dinleniyoruz. Ah ne güzel, öylece geçip gidiyor.<br />
Etrafta gülen yüzler dolaşıyor, el ele sevgililer... Kuşlar geliyor, cıvıl cıvıl ötüyor. Çiçekler güneşin bir 'ce-ee'sine kanıp kocaman açıyor, sonra bir yağmurda sırılsıklam...<br />
Bahar da böyle gelip geçiyor. Aşk vakti, insanları seyre dalıyorum.Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-21246058778864656042013-03-25T13:22:00.001-07:002013-03-25T13:22:35.338-07:00BaharOdaklanamıyorum. Yüzün geliyor aklıma, o pasaklı haki rengi hırkan... Gözlerimi ayıramadığım an, keşke gitmeseydin hiç oradan.<br />
Tanımıyorum belki, bilmiyorum ama o kadar tanıyormuşum gibi ki... Yanımda durduğun, başını kaşıdığın an, keşke sana yardım edebilseydim, ortak olabilseydim derdine. Belki elimden bir şey gelirdi.<br />
Düşünemiyorum. Seni görmeden ne yapacağım ben? Hiç öğrenemeden, ne yapıyorsun, nelerden zevk alırsın... Pasta sever misin, yoksa daha bir acı insanı mısın? Gözlerin gibi yeşil mi en sevdiğin renk? Turkuaz denizlere kaçmış, yosun parçaları gibi yalnız ve hüzünlü mü sevdiğin şarkılar? Kitabını düşürmüyorsun elinden, görüyorum. Seviyor musun öykülerde gezinmeyi, yoksa korkmayı mı iliklerine kadar?<br />
Aşık olmayı mı... Aşık oluyor musun sen de hiç?<br />
Arada, bazen... Resimlerde yanındaki kız mı her zaman seveceğin...<br />
Adını bilmek isterdim. Baş harfin neydi öğrenmek. Ama fark etmez, sen her gün o merdivenlerden geç, sigaranı sar, kahveni yudumla, başını kaşı küçük bir çocuk gibi... Ama beni senden mahrum etme.<br />
Sıkılma sakallarından, kirli ve güzeller.<br />
O an keşke sana yardım edebilseydim, ama nereden bilebilirim, belki seviyorsun başının çaresine bakmayı sen de.. Yalnız olmayı...<br />
<br />
Ah bir ismini bilseydim, ah seni bir daha görseydim.<br />
<br />
Güzel bir bahar akşamı, çeneni... O köşeli çeneni...<br />
<br />
Tanrım ne olursun aklıma mukayyet ol, ya da yarın da, öbür gün de onu hep karşıma çıkar. Fazla bir dileğim yok senden.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-854687341471030583.post-69729284653694149182013-02-15T14:16:00.002-08:002013-02-15T14:20:47.852-08:00Liberal Arts<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-CsuD-oz1Xmo/UR6yICEQL0I/AAAAAAAAAFE/Qzt6wQcDkQM/s1600/Liberal+Arts.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="297" src="http://3.bp.blogspot.com/-CsuD-oz1Xmo/UR6yICEQL0I/AAAAAAAAAFE/Qzt6wQcDkQM/s400/Liberal+Arts.png" width="400" /></a></div>
<br />
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Liberal Arts, kesinlikle izlediğim en tatlı, en mutluluk ve huzur verici romantik filmdi. İlk öpücük bile bu kadar şeker ve narin, öyle düşünün. Zamanı atlamak istemenin, genç olmayı sevmemenin ve kendini çağın dışında hissetmenin verdiği yalnızlığı alıp, çöpe atıyor Josh Radnor. Hem oyunculuğuyla, hem de o melül melül bakışlarıyla tahminim bütün kız arkadaşlarımı etkileyecektir kendisi. </span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Sadece basit bir romantizm değil, derin ve anlamlı diyaloglar da insanın kendini sorgulamasını ve 'Yalnız değilim, yaşasın!' diye sevinç cümleleri kurmasını sağlıyor. Elizabeth Olsen gibi şirin bir kızcağız ile insan kendini özdeşleştiriyor, ne yalan söyleyeyim.</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir daha bir daha izleyip, özellikle şu resmini hazırladığım sahnede içimin yağlarını eriten bu filmi, siz değerli okuyucularıma gönül rahatlığıyla tavsiye ediyorum efenim.</span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir de ufak bir spoiler veriyorum: Film istediğim gibi bitmiyor :)</span></div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
Venedik Yolcusuhttp://www.blogger.com/profile/17223375663321882378noreply@blogger.com0